İÇİ BOŞ, GERİSİ HOŞ

İÇİ BOŞ, GERİSİ HOŞ

İnsanoğlunun merakını giderecek paylaşım denen olgu, bir çok kanallarca aktive edilmeye çalışılsada, sosyal ortamın yansıdığı alanların bir çoğunda ” İçi boş, gerisi hoş ” dedirten türden olduğu gözlerden kaçmıyor.

İçerisinde bir çoğumuzunda yer aldığı, bir çoğumuzun seyirci, bir çoğumuzun ne etliye, ne sütlüye, ne suya, ne sabuna, el sürmeme babında, geliştiğini, veya gelişemediğini fark ettiriyor. Merakın giderici kaynağı haber, haberin kaynağı yaşam, yaşamın içerisinde yer alan canlılar, haberin iletişimcisi haberci, her durum ve pozisyonda yine iletişim, yine en önde, yerde, sahada, oyuncu, gökte, havada, uçan kuş, görünmeyen hayal dünyasında yaratıcı yorumlarla yine insanoğlu, bu döngüyü tamamlayan ana etkenler.

Kıtalar arasında, her türlü toplumun düşünce yapısındaki farklılıklar, tarz, anlayış, mantelite farklılıkları ise bir üst boyutta, düşüncenin, düşünceleri geliştirdiği tarzı ile nesilden nesile aktarılarak gide dursun, bizleri ilgilendiren, en yakın markajıyla, yaşadığımız ortam, koşullar, şartlar, ilk elden bizleri ilgilendiren olaylar, durumlar, gelişmeler ve bunun içerisinde yer alan aktörler, oyuncular, yapımcılar. Bir çoğu günlük hayatımızın içerisinden çıkan bu faktörler geleceğimizin tesisinde de, farklı yönleri ile ilgili veya ilgisiz, alakalı veya alakasız olabilirler, ancak merak, ve hep bir sonraki durak.

Gündemlere doğru aktığımız en yakın çevremiz, içinde yaşadığımız toplumumuzun ahvali durumu, gelişimi, geleceği, bilinmesi gerekeni, bilinmeyeni, ilgilisi, ilgisizi, çıkarcısı, menfaatçisi, yalancısı, düzenbazı, verimlisi, verimsizi vs.vs. hepsi birer soru işareti olarak kalmakla beraber, izlediğimiz, takip ettiğimiz yönüyle eksiğimiz, gediğimiz, hepsi birer, birer, düşüncelerimizin birer parçası olarak, dağınık haliyle, kendi kendini toplamaya çalışır hep. Kimi zaman başarılı olduğunu zannetsede, başarısız kaldığını fark etmez dahi.

Ziyaretler, ziyaretten haberler. İster siyaseten, ister ticareten, ister menfaaten, ister görüntüden, ister uyutmaktan, ister unutturmaktan deyin, en çok sahneleri süsleyen, renkli karelerde, her gün geceyi aydınlatan,ışıl, ışıl, yıldızlar gibi parlarlar. Bazen yok olur, bazen ummadığınız zamanlarda ortaya çıkarlar. Çoğunun içinin boş, gerisinin hoş olduğunu görür, merak uyandırmaya yönelik veya reklamsal içerikli türünden olduğuna kanaat getirir, üzerinde fazlaca durmayız. Bu tür ziyaretlerin haber içeriği olmasına da gerek yoktur aslında, ancak dostlar alışverişte görsün, tarzında olduğunu da çağrıştırmaz değil.

Velhasılı bizler, içi dolu, açıklayıcı, bilgilendirici, sonuca odaklı, geleceği aydınlatan, alkışlayabileceğimiz, takdir edeceğimiz, başarılı görebileceğimiz, her şeyden önce içi dolu, gerisi de dolu olur kanaatine sahip olabileceğimiz türden içeriklerin değerlendirildiğini görmek isteriz. Yıllarca hep aynı nakaratların tekrarlandığı bu döngünün, ancak ve ancak toplumsal gelişimimizde, daha ön zirvelerde koşabildiğimizde, daha kolay elde edebileceğimizi, düşünmek gerek diye de düşünmek gerek.

Yine işin ucu gelip, gidip, sosyal gelişimin, toplumsal değerlerle bir bütün olarak geldiği aşamayı düşünmeye çağırıyor. Geleceğimiz için, hepimizin, tek şemsiye altına sığmadığımızda ıslandığımız gibi değil, birden fazla şemsiyelerle yağmurda ıslanmamayı sağlaması, çoğalması, gerektiğini düşünmeye itecek. Her gün yağmur yağdığında, dışarıya çıkamama gibi bir durumda olamıyacağımıza göre, şemsiyelerin ne anlam ifade ettiğini de bilmek gerek.

Nasrettin hocaya sormuşlar; ‘Hoca her sabah kalktığımızda insanların bir kısmı bu tarafa, bir kısmı şu tarafa koşuşturuyorlar ne dersin’ dediklerinde, ‘Hepsi bir tarafa koşsaydı, dünya o tarafa yıkılırdı’ dediği gibi. Hoca bu sözü ile farklılığımıza vurgu yapsada, sonuçta akşam olduğunda döneceğimiz yer yine aynı ev. Yarın ise ne tarafa koşacağınız meçhul.

Buluşabildiğimiz her noktada iletişimci olmak, paylaşımcılığında yolunu açacaktır. Bunun için çok kafa yormayada gerek kalmıyor. Her şey elimizin altında gelişiyor. Gerisi sadece saati kurmaya bakıyor. Zaman bizlere galip gelmeden, bizler zamana galip gelebilmeliyiz.

En güzel duygularla,

Güven Gürbüz

20 Şubat 2022

Şebinkarahisar / Ankara

EKONOMİ SAVAŞLARI

EKONOMİ SAVAŞLARI

Dünya genelinde yürütülen ekonomi savaşları legal ve illegal yollarla ülkelerin geleceği üzerinde ipotek kurma yarışında. Kapitalizmin Liberal ekonomi çılgınlığı, rüzgarın hangi yönden, nasıl eseceğini, tahmin etmeyi zorlaştırma üzerinde kurgulanmaya devam ediyor. Bu kurguların çoğu fos çıkarken, uzatılan dostane ellerinde oyun bozulduğunda tarafları net ve açık ortaya koysada, bir çok faydaların bertaraf, bir çok zararlarında tek tarafa yönlendirildiği gözlerden kaçmıyor. Stareteji, müttefiklik, birlik, vs adı altında gerçekleştirilen ve uygulanan politikalarda zamanla esnekliğini kaybetmeye, çıkar ve menfaatin bulunduğu yöne rotaları doğru veya yanlış yönlendirmeye yetiyor.

Ülkelerin nerelerde, nasıl ve kiminle ve niçin durdukları ise sorgulanması yapılıyordur. Yapılan antlaşmalarla ekonominin işlevliğine katkı sağlaması, gelişimin önünü açması, halkın refah düzeyine etki etmesi temel hedef olarak görülsede, dünya sahnesinde anlık değişimler denizin sularını bulandırmayada yetebiliyor. Savaş senaryoları yüzyıllardır halkların kaderine etki eden en büyük etken iken, günümüzde soğuk, sıcak kavramlarının yerini başka kavramlarda almaya başladı. Teknolojinin kontrol edilemez ve önüne geçilemez yükselişi soru işaretlerinide artırdı. Beklenmedik yükselişler savaş kavramlarına da yeniden yön vermeye başladı. En büyük gücün insan kaynakları ile etkin hale getirilmesi, beyin göçününde neden ve sebeplerini düşündürmeye itti bile. Bu kaynakların hangi ülkelerde nasıl değerlendirildiği, kazanç, fayda, değer üretme yönünde önemini hissedilir ölçüde artırması en muhtemel konular arasında yer almaya başladı.

Ekonomi savaşları, görünür cephede fiili savaş görünümünde olsada, olmasada, arkasında yatan enerji kaynaklarının yönetimi konusunda yoğunlaştığını da fark etmeyide gerektiriyor. Enerji kaynakları arayışları, ucuz maliyetli, kolay transferli, ekonomik, rantabl, gelir getirici vs hususlarla bir bütün olarak değerlendirilmesi, bu kaynakların rezerv durumları, bir çok etütleri ve bu etütlerin sonucunda da ülkeleri politik uygulamalarda yön değiştirmelere itebilmektedir.

Emperyalizm; sömürgecilik anlamında kaynaklar üzerinde söz hakkı, kullanım hakkı, paylaşım hakkı, dağıtım hakkı, vs, olma yönünde gardını almaya çalışsada, savaşcıl yönüyle değil barışcıl yönüyle masalarda buluşmayı yeğlediğini söylesede, tutum ve davranışları başka kanallardan durumun hiçte öyle olmadığını gözler önüne sermektedir. Bu örnekleri tatbikatlar ve bunların sergilendiği sahalarda görmemiz mümkün. Temeli ekonomi savaşlarına dayanan bu gerçeğin farkına varan ülkeler gardını almayıda ihmal etmiyor. Ancak görünen o ki, kimin kime, kimin kimden yana güveneceği ve kartını oynayacağı net ve açık olmayabiliyor. Aklımıza gelen büyük güçler dediğimiz ülkelerinde içten pazarlıklı tutumları güvensizlik ortamını da tetikliyor.

Ekonomi savaşlarını sona erdirecek kesin bir yöntemin olmadığı gerçeğinden yola çıkarak, bu günden tezi yok, öz kaynaklarımızı rantabl kullanmak, yönetmek, desteklemek, dışa bağımlığı azaltmak, iç potansiyelimizi karşılayacak ekonomik yatırımların süreceliğine katkı sağlayacak atılımların içerisinde yer almalıyız. Üretmek kadar tasarruflu hareket tarzı da gündeme alınarak, hangi alanlarda, nasıl ve ne şekilde olacağı, teşvik edici unsurlarıda ortaya koyarak yola devam edebilmeliyiz.

Dünyada ekonomi savaşları her cephede farklı işlevliklerle sürsede, globalleşme adı altında sermayenin sınır tanımaz yayılışı, bir çok sahalarda ekonomi üzerinde ki etkisini bir rüzgar gibi anlık değişimlere itebilmekte. Hangi ülkede, nasıl geliştiği, hangi alanlarda nasıl yaygınlaştığı, hangi gelir kaynakları üzerinde yoğunlaştığı, dünya üzerinde var olan tüm kartellerin ve tröstlerin hakimiyet sahalarının gelişimi, anlaşmaları, yaygınlaşmaları, kontrol edilebilir takip alanlarında olması gerekir. Yatırım sahalarının uygunluğu ve cazibesi ülkeleri cezbetici olmakla beraber, yasalarında bu yönde işlevliği değerleme alanlarına alınabilmeli. Politikacıların söylemleride bu yönde etki edici unsurlar olduğu göz ardı edilmemeli.

Üretim, yaşamın temel kaynağı olan tüm unsurları bir araya getirip ortaya koyduğu bir değer olarak karşımızda dururken, onu fiiliyata geçirecek hammade kaynaklarının da önemini günden güne daha çok artıracak. Ekonomi savaşlarında ki imtihandan zarar görmeden çıkmak, globalleşen dünyada literatüre ayak uydurmak, politikalarla, icraatlarla, yakın markaja alarak, yola devam etmeliyiz. Bu yolun sonunda bizleri değerli kılacak unsurları elde etmek içinde, daha çok çalışmak, akıllı çalışmak, bilinçle hareket etmek, iyi ama çok iyi düşünmek gerek.

Sevgi ve saygılarla,

Güven Gürbüz

13 Şubat 2022

Şebinkarahisar / Ankara

YERİNDE İSTİHDAMIN ÖNEMİ ARTIKÇA ARTIYOR.

YERİNDE İSTİHDAMIN ÖNEMİ ARTIKÇA ARTIYOR.

İnsanoğlunun bir yanda doğanın zenginliklerine olan özlemi, bir yanda büyükşehirlerde yaşamın mecbur kılan yönleri, hizmete olan mesafeler, eğitime duyulan ihtiyaçlar, maddiyata yansıyan yönleriyle mecburiyetler, maneviyatın günden güne daha az dikkate alındığını gören gözler, her gün daha çok düşüncelere sevk ettirmekte.

Yönetimsel faaliyetlerin yıllar nezdinde izlediği politikaların ve uygulamalarının yansımaları toplumun her kesiminde, her bir yurt köşesinde, farklı, farklı, tabloları çizmeye devam ediyor. Nüfusun dengesiz dağılımı bir yanda metropolleri şişirirken, sorunlarıda artırmakta, Taşrada yaşayanların, hizmete, iş gücüne, gelire, eğitime, gelişime, kalkınmaya duyduğu gereksinim, günden güne yerinde istihdam kanunlarına duyulan aciliyeti hızla artırmaya devam ediyor.

Yıllardır bahse konu olan yerinde istihdam pojeleri yaygınlaştırılmaya çalışılsada, yeterli olmadığı aşikar oldu. Toplumsal birlikten ve bütünlükten bahsederken, konunun çözümünde verilen uğraşların ne kadar yetersiz olduğu, hatta bir çok yörelerde ise tamamen ilgisiz kalındığı, sorunun başka alanlara kanalize edilerek uzak tutulduğu gerçeğini de unutmamak gerek. Taşranın kaderi yollara bağlanırken, işadamlarının rantı yüksek alanlara olan rağbeti, yatırım koşullarının zorluğuna, yetersizliğine, dengesizliğine, vs.bir çok konu birbirini zincirleme takip ederken, asıl sorunu geçim dünyasının en alt düzeyde yaşayan kesimi, daha çok günden güne etkilemeye devam ediyor.

İdame noktasında halkın, iş alanlarına doğru akması, geçimin boyutunu gözler önüne serdiği yıllar, seneler bir su gibi akıp giderken, hala aynı derede balık tutmaya devam eden, balıkçıların haline ne dense gerek. Bu derelerin suları akmadığında, ırmakları kuruduğunda, barajlar hangi suyla dolacak. Hayat değirmeninde dönen çarkın direnci, gücün emeğe dönüştüğü sahaların ürettiği gelirin, nerelerde, nasıl dağıldığı, kazanma hırsından, etrafına sırtını dönen sermayenin yönetimi, verilen desteklerin rantabıl olup, olmadığı, nasıl biliniyor. Yöneticiler olarak görev alanlarının vicdani sorumlulukları ise manevi yönüyle bakıldığında ne olduğu yorumu da ayrı bir konu.

Şebinkarahisarın nüfüsunun her yıl eridiğini duymak, hiç bir Şebinliyi mutlu etmediği gerçeğini unutmamak gerek. Taşıma suyu ile değirmen döndürme misali, kağıt üzerinde nüfus artırma gibi geçici çözümlerin işe yaramadığı gerçeğinden yola çıkarak, istihdama ivme kazandıracak büyük projelerin, sermaye ortaklıkları ile güç birliğine gidilmesi elzem olmaya devam ediyor. Her yöre insanı bu yönde kenetlenmeye, metropollerin istihdamda yarattığı gücü buralara taşıma üzerine kafa yormalıdır.

Giresun Limanına taşınacak ihracata dönük emtia üretim sahalarının teşekkülü ile ucuz maliyetli enerji hammaddelerinin teminine yönelik çalışmalar, zor denilen olguların önünü açacaktır. Yatırım boyutunda uzun vadeli sabırlı ve sebatlı çalışmalar için ilk adımın atılması sağlanmalıdır.

Şebinkarahisarlıların üstün akıl ve düşüncelerinin en önemli örneğini Yardımlaşma Derneği altında sergilemesi bizler için birer cesaret kaynağıdır. Keza İşadamları derneğimizin açıklamaları yine aynı. Bizler zoru başardığımızda gerçek memleket sevdasının hakkını verebiliriz. Kolay yoldan hiç bir edinim olmadığı belli iken, tek taraflı yaklaşımların çare olmadığı bilinci ile aklın ve bilimin yolunda, iman gücüyle ciddi projelere ortak olabilmeliyiz. Bu cesaret ve azim bizlere atalarımızdan miras kalsa gerek.

Milli değerlerimize ve analelerimize bağlılığımız her satıhta belli iken, fiiliyatta kalkınmanın gücüne etki edecek değerlerimiz bize yol gösterici olmalıdır. Akademik alanlarda çok ciddi saftlarda görev alan eğitim ve öğretimin miğferleri değerlerimiz ise artık bir ucundan tutup bizde varız demelidirler. Her birimizin kendi alanlarında dağınık bir halde icrai faaliyetlerde olmamız doğal olsada, bu doğallığı kanalize ederek atardamarda buluşturacak, vücuda can verecek oksijen kaynağı gibi harekete geçmek zamanıdır. Bu memleket hepimizin, geleceğimizin, adından hep söz edeceği kültürel mirasımız, ata yadigarımız.

Yarınlar çok geç olmadan, bir sıfırdan büyüktür diyebilme noktasına da gelebilmeliyiz.

Cesaret ve azimle, ha gayret memleket insanı,

Memleket sevdalılarına sevgi ve saygılarla.

Güven Gürbüz

06 Şubat 2022

Şebinkarahisar / Ankara..