HA ÖYLE, HA BÖYLE, DOĞRUYU SÖYLE

HA ÖYLE, HA BÖYLE, DOĞRUYU SÖYLE

Güzel sözler övdürür. Hem ağlatır, hem güldürür. Hem anlatır dinletir, hem dinletir söyletir.
Kimisi dilden diledir. Nesiller boyu sürer gider.
Akıldan gelir. Fikirden doğar. Gördüğünden, göreceğinden.
Duyduğundan, duyacağından. İki dudağın arasından.
Kimi fısıltıdan, kimi hışırtıdan. Kimi meydanda, kimi seyranda. Kimi saklı köşesinde.
Kimi okur. Kimi dokur. Kimi açar, kimi saçar. Kimi kaçar.
Anlayan olursa ne ala. Anlamayana benzer tadı gelmeyen bala.
Bir bakar sağa, bir bakar sola. Sevdiğiyle girer kolkola.
Kim çıkarsa önündeki yola. Selam verir sağa sola.
Kimi alır başını sallar. Kimi almaz başaşağı bakar.
Güzel sözler anlatır. Her bir değeri hatırlatır.
Marifet içindedir. Gönül tellerini titretir. Kimine hatırlatır. Kimine unutturur.
Hatırlananlar hayırlılar. Unutturulanlar acılar, ızdırablar.
Hepsi bir tesbihte. Tane tane çekilir.
Herkese gelmez sıradan. Bilen bilir kuldan. Takdir edecek yaradan.

Doğruluktan yana her sözümüz. Kendimize hiç laf ettirmeyiz.
Yalan yere yemin etmeyiz. Her yerde her zaman dinleriz.
Gözlerimiz ilişir. Zihinlerimiz bilişir. Aklımızda kalır bazen söyleyeceklerimiz.
Bazende nedense hiç ama hiç söyleyemeyiz. Evirmeyin çevirmeyin. Düz yolda şaşırmayın.
Unutup, unutup, kafanızı kaşımayın. Hep iyi şeyleri hatırlayın.
Her söylenen söz, söz olmaz. Bulduğun bir kabı doldurmaz.
Taşar akar, şaşar bakar. Delinir bazen dibi, gönüldendir kübü.
Ya düşer kırılır. Ya şişer patlatır. İyi düşünmek lazım kimbilir neler anlatır.
Beğenmeyene şaka olur söylediğimizden. İşin ucu tutmaz. Sebep yapıştırıcısından.
Tatlı dilden bal kaymak olmaz deme. Düşünmeden hemen arkanı dönme.
Güzel sözdür tadı veren. İyi huydur bala çeviren. Hayat çekilmez yoksa hep surat asmayınan.

Günlerden cuma idi yazdığımda yazıyı. İyi dinlemek lazım camideki hocayı.
Anlatırken iyiyi, kötüyü. Kimilerinin geldi aklıma iyi ve kötü huyu.
Bir yazıya daha gider, uzatmayalım bu kadar yeter.

Hoca deyince Nasrettin Hoca, fıkraları ise dinleniyor anlattıkça. Ne anlatıyormuş bakalım kendince.

Ya Eyüp İp Olursa

Hoca bir gün camide vaaz etmektedir:

“Kardeşlerim, değerli Müslümanlar! Doğruluktan ayrılmayın, yalan yere yemin etmeyin!”

Bu arada cemaat içinde oturmakta olan Eyüp Efendi’ye gözü ilişir.

Tanıdıklarının Eyüp Efendi’nin adını doğru söyleyemediklerini, bu sebeple onun adını çok farklı seslendirdiklerini hatırlar ve evirir, çevirir sözü onun adına getirir:

“Kardeşlerim, sizlere söylüyorum. Sakın ola ki çocuklarınızın ve torunlarınızın adlarını Eyüp koymayın.”

Dinleyenler şaşırırlar. Hoca’nın Eyüp Peygamber’in adını beğenmediğini sanıp kızanlar bile olur.

Kalabalıktan uğultu yükselince Hoca işi şakaya döker.

“Eğer siz çocuklarınıza, torunlarınıza Eyüp adını verirseniz, günün birinde insanlar onu söyleye söyleye İp’e çevirirler.”

Hep gülsün yüzünüz. Eksilmesin yüzünüzden tebessümünüz.
En güzel hazinemiz aklımız. Onunla çoğalır güzel sözümüz.
Dolmasın sakın iki gözünüz. Doğruluktan yana olsun sözünüz.
Çıkar menfaate kanmayın. En güzel değerleri yalnış bir söze satmayın.
Bu günlerin yarınları var. Yarınların günleri ayları var.
Zannetmeyin bitmeyecekler. Bir su misali akıp geçecekler, adı konacak yıllar var.

Bu haftada bu kadar. Kelimeler sözcükler bize bakar.
Bir güler, bir oynar. Nereye zıplarsa oradan bakar.
Yazan bilir yazılacağın halini. Sahip ol tüketmesinler güzel sözlerini.
Kaybedenler çok olsada özlerini. Onlarda vurur dizlerini.
Ah ile vah ile bir ömür. Her geçen günden tüketir.
Günler, aylar, yıllar geçmeden, dostların kadrini kıymetini bilmelidir.

Güzel sözlü, Hoş dilli, özlendiği kendinden belli, tüm sevecen, güzel sözlü insanlara selam ile.

Güven Gürbüz

13 Ocak 2023

Şebinkarahisar / Ankara

İŞ DÜŞER, AŞ PİŞER. AŞ GİDER, EL AÇAR.

İŞ DÜŞER, AŞ PİŞER. AŞ GİDER, EL AÇAR. “

Paylaşmaktır paylaşmayı bilerek. Konu komşu hep birlikte gülerek.
Adet yerini bulur davet ederek. Budur Komşuluğa en güzel örnek.
Nasib, kısmet, hepsi yaradandan terkibin. Değeri paylaşmaktan geçer nimetin.

Vardır bir sebebi her hikmetin. Nereden olur bilinmez göz dikenin.
Kimi alır, kimi verir. Kimi konar, kimi uçar.
Ne candadır cancağız, ne maldadır konacağınız.İki handan bir bakacağız.Bu gün konanla, yarın göçeceğiz.

Güvendiğimiz dağlara kar yağar. Kimbilir kimler ortadan bakar.
Utandırır ele aleme, düşürür birde dilden dile.
İşe yaramaz var ile yoklar. Hepsi bir olur kanatlanırlar.
El aç. Yalvar. Kendi kendine yakın dur. Şimdi der, Ne olacak?

Hoca Nasrettin duyacak. Kapıdan, bacadan, konacak. Fıkrası ile illa eşlik edecek.

Yağım, Biberim, Tuzum, Ateşim Ne Olacak?

Nasreddin Hoca yakaladığı bıldırcınları temizledikten sonra bunlardan güzel bir yemek yapar ve komşularını davet etmek için evden çıkar.

Hoca’yı takip eden bir komşusu da yemeği tenceresine boşaltıp, yakaladığı canlı bıldırcınları tencerenin içerisine bırakıp gider.

Hoca, komşularını davet ettikten sonra, yemeği koymak için tencerenin kapağını açtığında bir de ne görsün, yemeğin yerinde yeller esiyor.

Bu arada canlı bıldırcınlar da uçup giderler.

Hoca kısa bir süre içerisinde kendisini toplar ve elini açarak;

“Allah’ım, inanıyorum, senin her şeye gücün yeter. Buna şüphe yok. Bıldırcınlara can verdiğine inanıyorum, onları kurtardığına da inanıyorum. Pekiyi, benim; yağım, biberim, tuzum, ateşim ne olacak?” deyiverir.

Memlekete iş düşer. Memlekette aş pişer. Yenilir, doyulur, diye beklenir.
Pişen yemek gider, içine neler konar. Gelenler hayretle bakar.
Meğersem ne çokmuş aşıranlar. Yerine konmaz aslı kendinden sabit. Nereden çıktı deriz bu mucit.

Açılır tencerenin kapağı. Ortaya çıkar kaçağı göçeği.
Yerinde yeller eser aşın. Konu komşu şimdi bakışın.
İnanırız yaradana. Sığınırız yaradana. Hiç sahip çıkan olmazmı komşuluk hatırına?

Bu gün bana, yarın sana. Güvenme sakın malına mülküne. Göz dikende olur kürküne.
Yağım, tuzum biberim. Yemeklere der seni katarım. sevgiden doğar gönül ateşim.
Gidenler gider. Bakanlar görür. Bir ömürden yazılanlar. Komşuluk hakkı ile saklıdırlar.

Peygamberimizin (s.a.v.), komşu hakkının önemi ile ilgili;

“Cebrail bana komşu hakkında o kadar tavsiyede bulundu ki, onu mirasçı bırakacak sandım.”
“Sizden biri kendisi için istediğini din kardeşi için -yahut komşusu için- istemedikçe (tam) iman etmiş olamaz.”
“Şerrinden komşunun emin olmadığı kimse cennete giremez.” sözlerini hadislerden öğreniyoruz.

İçimizde olmalı Allah sevgisi. Eşleşmeli içimiz, dışımız, bir hepisi.
Ne der, ne yapar deme sakın gerisi. Kalın olsada kiminin ensesi.
Büyük, küçük olsada cüssesi. Aldığı, verdiği,sonuçta bir nefesi.

Bu dünyada birdir. Yediğimiz içtiğimiz haktandır. Kimler kardeş dersek. Adem ile havvadandır.
Kul hakkı bilinsin. Komşuluk hakkı görünsün. Şerrinden emin olsun komşun. Sende cennete giresin.
Ne istersen, herkes için. İste gelsin. Herkes sevinsin. Nefis bilsin. Allaha İman etsin.

Gelmez ne kadarda yazsak bu yazının sonu. Yazdan hazırlamalı sobaya odunu.
Kaldır artık sende elini kolunu. İyi bak etrafına, gözetle sağını, solunu.
Allah görür elbet hak eden kulunu. Düşünme çok, yoktur kısası, uzunu.

Yaradan bilir bulunduğun durumunu. Kendi içinde yap açık oturumunu.
Bir yana oturt vicdanını. Bir yanında bedenini. Çağır gelsin yanına aklını.
Aç bildiğin, bilmediğin kutularını. Daha neler çıkacak sakınmamalı.
Hepsine tek, tek sormalı. Bu günden tezi yok. Önlemleri almalı.

Ömür dediğin kısadır. Ne sazdır, ne samandır. Söylediğin dilden çıksın.
Aklın uyansın, fikrin çoğalsın. Hak, adalet, yerini bulsun. Mahşere kalmasın.

Komşuluğa değer veren tüm insanlara,

Sevgi ve Saygılarla.

12 Ocak 2023

Şebinkarahisar – Ankara

BOŞUNA GELENİN HOŞUNA

BOŞUNA GELENİN HOŞUNA

Zora gelmez, tahammül etmez. Boş yere kürek çekmez.
Sofradaki en güzel pekmez. Kendine laf söyletmez.
Tatlı dillidir muhabbetin hası. Siler gider gönlündeki pası.
Bırak der tuttuğun yası. Ağlarsa ağlar anası. Yalandır hep gerisi.

Çok gülersin deli olur. Çok ağlarsın gam olur.
Çok düşünürsün keder. Hayat insanı hep böyle mahfeder.
Unutalım dersin yan yatarsın. Nefesin daralır ayağa kalkarsın.
Bir çift bakan göz ararsın. İnsanoğludur. Yaşar yaşatır.
Çölde de bırakır, susar, susatır. Ah ettirir ağlatır. Vah çektirir inletir.
Boşuna gelenin hoşuna. Dikkat edin çatılan kaşına.
Acımaz gözündeki yaşına. Bırakır gider tek başına.

Hoca Nasrettin duramadı. Yazının bu haftada başına zıpladı.

Yata Yata Usandım, Biraz da Dolaşmaya Çıkacaktım

Mevsimlerden yazdır. Bu aralarda Hocamızın da canı bir şeylere sıkılmıştır.
Şöyle hava almak için dışarı çıkar. Hava sıcak mı sıcak…
Hoca’nın iç çamaşırları da sıcaktan dolayı sırılsıklam olur.
Hoca, terli elbiselerini değiştirebilmek için uygun bir yer ararsa da bulamaz.
Yol boyu giderken karşısına bir mezarlık çıkar.
Hemen mezarlığa girip mezar taşlardan birinin arkasında üzerini değiştirmeye başlar.
Olacak bu ya, tam da o sırada mezarlığın yakınından geçmekte olan birkaç atlı adam,
Nasreddin Hoca’yı yarı çıplak vaziyette görünce;
“Be adam, bu nasıl hâldir? Senin ne işin var bu vaziyette mezarlıkta?” derler.
Hoca bakar ki atlılar kızgın… Hemen, onların hoşlarına gidecek bir cevap vererek paçayı kurtarır:
“Ne olsun, burası benim mezarım… Yata yata usandım da biraz dolaşmaya çıkacaktım.”

Biz gideriz hane, hane. Deli gönül bir divane.
Uğrayan olursa, sorar memleketine. Yolumuz düşmüş nerelerine.
Kulak verelim yoldan geçenin ne söylediğine.
Zorluklar zorlanır, kolaylıklar aranır. Nice kapılar aralandıkça aralanır.
Bitkin düşer bedenler.Yokuş yukarı çıktıkça O’da darlanır.

Söyleyeyim der söylemez. Söylese de kimse dinlemez. Kimseler anlamaz.
Evinde tenceresi, tavası. Hepsinin söylediği hepsinin aynısı.
Pazarda kaldı eve gelecek meyvesi sebzesi. Cebinde yok ki parası.
Çok uzak düştü market ile evin arası. Birde var dedi yürümesi.
Tebessüm etti. sözüne sitem kattı. Açmayın dedi. Derinden yarası.

Darda kaldı darlığı bilenler. Unuttu gitti görmesi gerekenler.
Memleketten gelsin diye beklerken havadisler. Kurumuş mürekkepler.
Yola giden yoldan döner. Sıcağı göreni tere gömer. Ne üstbaş eder. Ne serinler.
Üstüne üstlük, sözlüğüne sözlük, uslubuna uslup. Böylece herşeyi unutturduk.

Bizde masallar çok. Çocuklar nerelerde ortada yok.
Unuttular hınzırlar. Bizi bizden daha çok onlar anlatırlar.
Her edebe bir adap. Gelsende çık sahip. Herşey kısmet nasip. Ne yapsın muhasip.
Hesap kitap ortada. Kimler kazanır bu masada. Nasip varsa sanada. Çıkar sahip.

Yol yürürüz. Yol görürüz. Biz bizlerden daha iyi biliriz.
Gözlerimizi bir açar, bir kaparız. Göreceklerimizi iyi seçeriz.
Ne söyleriz, ne söyletir. Susanıda biliriz. Konuşanıda seçeriz.
Bazen dinleriz. Bazen kulak keseriz. Bazen susar, bazende sustururuz.
Ne insanoğluymuşuz bee..Yazdığımız her sözde birde sebep ararız.

Heceleye heceleye okuyalım. Alfabede hep başa dönmeyelim.
A dan başlar Z de biter. Daha nice yazılara mürekkep döker.
Bulduğunla yetin. Umduğunla bekle. Bu çilelerde bir gün biter.
Her sorana bir yanıt. Ne açlık, ne kıtlık. Darlığın sonu ferahlık.

Hoş günler görün. Hoşca kalın.

Güven Gürbüz

05 Ocak 2022

Şebinkarahisar / Ankara

İYİLİKTİR İYİLİĞİ DOĞURUR

İyiliktir. İyiliği doğurur.

Bitmez dünyanın kahrı çilesi. Saklanmaz derdi tasası.
Çeker insanı doğanın yasası.Ölçülmez. Yoktur uzunu, kısası.
Duyulur toprak ananın sesi. Benden gittin der. Varmı ötesi?
Geldiğin gibi var elbet dönmesi.

Yaşanan ömrün vergisi. Yaşanır bitesi, bakılır göresi.
Nihayetin sonu bir ötesi. Unutulur göçenin yası.
Ah ile vah ile dünya hevesi. Eksilmez demir kapının pası.
Yarısı sende ise, diğerindedir yarısı. Anahtarladır kilitin açılması.

Yaşandıkça anlaşılır kötüsü iyisi. Biri önde gitse, arkadan gelir yarısı.
İyiler iyi derse de, kötülerden karalaması.
Bilinmez kimin nereden nasıl olur yaralaması.
Kiminin var babası, kiminin anası. Kiminin arkasında güçlü bir dayısı.

Dağlar, ormanlar, çayırlar, çimenler. Akan suyun çığlığından seslenirler.
Bir gün arkandan kimler gülerler.Bu günlerde biter, gelir yarınlar.
Nicelerini ağlatan günler.Yıl olduğunda kim bilir, kimleri de güldürürler.
Bir tebessüm yeter.Ayaklar bedeni tutar. Beden akla bakar.
Nice şimşekler çakar. Yürümez denen ayaklar koşmaya da başlar.

İyiliktir. İyiliği doğurur. İyilik iyi insanlarla çoğalır.
Ekilen yerde hikmet, sana kalmış tohum atmak.Bahar yağmurları yağınca boy atmak.
Başaklar misalidir.Geriye kalır biçmek.Patozunda çekmek. Rüzgarda savrulmak.
Taneden samanı ayırmak. Teknede hamur yoğruldukça yoğrulur.
Mayası has ise, çoğaldıkça çoğalır. Açılır sinilerde yaprak, yaprak, olur.
Kurulur saçlar, pişer keteler. Yayıktan çıkan ayran eşlik eder.

Analar vardır nice yiğitler doğurur. Yiğitlerden yiğitler çoğalır.
Hayır kapıları aralanır. Yoksullar aranır bulunur. Yetimlerin hakkı korunur.
Yaşlılarda zannetmeyin kenara atılır. Eller öpülür, hal hatır sorulur.
Ne yerler, ne içerler, bilinir. Umudumuz iyilerden iyiler çoğalsın.
İyilerle güzel günler yaşasın. Kimse kimseye yerinmesin. Ağlayıp üzülmesin.
Yüzler hep gülsün. Gülenlerde başkasını güldürsün.
Kavgalar bitsin. Çıkar menfaat sofrasında. Haklı haksız bilinsin. Adalet masasında.
Yarın hakkın huzurunda. Yapışan yapışana, iki el yakasında.
Unutulmasın, yazılsın bunlarda bir sayfasında.

Uzatılan el, el olur. Konuşan dil, dil olur. Kaçan el, el olur.
Dost, arkadaş, hısım, akraba, hepsini yel alır.Kimi bir selamı çok görür.
Kimi bir ileridir, bir geridir.Birde bakmışsınız hepsi birer dümendir.
Çarkına su taşır. Barkına aş aşır. Çıkarcılar göz kırpışır.
Bakmaz aynaya. Nede güzel yakışır. Bilmez ki görüntüsü aynaya yansır.
Hakkın divanında yarın neler görüşülür.Unutulanlar hatırlanır. Bilinmeyenler hatırlanır.

Yoldan giderken, yol bulunur. Yollardan yollara sapılır.
Niyazımız yaradanımızdan olur. Yolumuza çıkanlar iyi insanlar olsunlar.

Hoca Nasrettin yazının ortasında belirmelidir. Okuyanlarda elbet okumalıdırlar.

Yorgan Gitti Kavga Bitti

Bir gece Nasreddin Hoca ile hanımı odalarına çekilirler.
Ancak bir süre sonra dışarıdan gelen gürültü patırtı sesleri ile uyanırlar.
Mevsim kıştır, Hoca Efendi aceleyle üzerine yorganını alarak dışarıya çıkar.
Bakar ki birkaç genç kavga etmektedir.
Hemen onlara öğüt vermeye başlar: “Yapmayın, etmeyin.” derken, olacak bu ya,
Hoca’nın üzerindeki yorgan da bir taraflara düşer.
Gürültü patırtı çıkaranların bir kısmı kavga eder gibi görünürken,
bir kısmı da yorganı kaptıkları gibi kaçarlar.

Bir süre sonra adamlar kavgayı bıraktıklarında Hoca bir de ne görsün?
Yorgan gitmiş. Hanımı, üzgün bir şekilde eve dönen Hoca’ya sorar:
“Ne oldu Efendi? Hani yorganın nerede?” Hoca yorganı kaybetmenin üzüntüsüyle;
“Sorma hatun, kavganın sebebi bizim yorganmış; yorgan gitti, kavga bitti.” diye cevap verir.

Gidenler bizden gider. Bakar görmezler ne söyler.
Tatlı dil ile güleryüzler.İnsan olan daha ne ister.
İyiler sarılır. Kötüler bakışır. Kimler ne ile yarışır.
Anlaşamazlar birde tutuşur. İyiler varsa arada ayrışır.

Öğütler, öğütlerle, öğütleşir. Öğütlerden hamlar olgunlaşır.
Kimine söz geçmez atışır. Fırsatçılar aradan sıyrışır.
Gecenin sonu aydınlık olsada. Gece ile gündüz kavgada.
Yok bir perde arada. Sürer gider bu davalar bu handa.
Kimi çatıda, kimi kapıda. İyiler hep kıyıda köşede.
Her derde onlar koşsada. Kötüler yine hep sahnede.

Islah ile hak ede bulacaklarınız deriz kötülere hep.
Ahlarımızı semaya yükseltiriz.Bilir elbet İlahi adalet sahibimiz.
Hep O’na sığınırız, Hep O’na havale ederiz.

Bolda gelse, darda. Başımızda bu kep. Kimi çıkarır, kimi atar.
Kimi ters, kimi türs takar. Kimi güler, kimi ağlar. İyiler hep aranırlar.
Bazen bulunur, bazen yok olurlar.Elbet bir gün onlarda çoğalırlar.
İyilerden iyilere, iyilerden bol sevgilere..

İyi insanlara sevgilerle..

Güven Gürbüz

04 ocak 2023

Şebinkarahisar / Ankara