GEL ARTIK, GİT ARTIK

GEL ARTIK, GİT ARTIK

Gel desem gelmezsin, ulu bir dağ da kar olur.
Varsam yaban eline, erir, akar, sel olur.
Bilmezler halini, gören her biri el olur.
Biterse ömürden bitsin, gel yanıma otur.

Halden hale girer gönül, eğilir, bükülür.
Dokunur da yanık, yanık, bir türkü söyletir.
Aktıkça göz yaşın, gönül telini titretir.
Gel sırdaşım ol desem, eller alır, götürür.

Uğrasam yol üstü, akşam olur, gece olur.
Çok muhabbet diyorlar, tez ayrılık getirir.
Seğirtte düş yola, uzun, ince, bir hal alır.
Bitmezse bitmesin, var git hele, yaz, kış olur.

Bir hevestin sen, rüzgar gibi geçtin gençliğim.
Çoğudu hep ahtim, geçti vaktim, anlamadım.
Yalan dünya denilen, ben sana çoktan küstüm.
Bir masal, bir hikaye, hatırım da dostlarım.

Giden unuttu, gelen uyuttu, bizler dosttuk.
Okşanan baştık, sofra da aştık, arkadaştık.
İtildik, kakıldık, düştük, kalktık,Bakakaldık.
Git artık başımızdan, vakti çoktan daralttık.

13 Ekim 2025
Güven Gürbüz
Şebinkarahisar- Ankara

Yaşam döngüsünde mevsimler

YAŞAM DÖNGÜSÜNDE MEVSİMLER

Vedaların ve hüzünlerin mevsimi, zamanda sınır tanımaz.
Yaşam döngüsü içindeki ruh dünyamız ise çalkantıların her eşiğinde,
nereden estiğini bilemeden daha, düşünce rüzgarlarının esintisinde yönünü bulmaya çalışır.
Pusulamız aklımız ve şuurumuz, bilinç altında yatan bir çok duyguları, açık hale getirmekten de çekinmez.
Sarıldığımız kendimiz, bildiğimiz inançlarımız,
önümüzde duran bilinmezliklerimiz, ufukta görebildiğimiz, gölgelerimiz oluverir bir an.

Doğa ile özdeşleşdiğinde mevsim sonbahardır. Yaşamın döngüsü;
fiziki şartlara ve koşullara göre nasıl olgunlaşacağına şekil ve kendine göre doğa çeki düzen verir.

Her şartta ve koşulda insanoğlu, yaşam mücadelesinde geleceğini ön plana almak durumundadır.
Özgürlükler söz konusu olduğundaysa daha da bir önem arz etmektedir.
Bağımsızlığı bir karakter olarak görmek, mücadeleyi ve mücadeleciliği de ön plana çıkarır.
Yaşamak, hür ve bağımsız olmak, milletlerin geleceğinde en büyük unsuru teşkil eder.
Esareti kabul etmeyen milletler mücadeleciliği seçerler, bu uğurda sonucuna bakmazsızın yol alırlar.
Bu yolda galip çıkanlar her zaman bıkmayanlardır.

Kazananlar ve kaybedenler olarak baktığımızda, insanlar ve toplumlar, mevsimlerin bize yaşattığı gibidir.
Zorluklar, kazanımlar, kolaylıklar, kaybedişler, kendi aralarında sentezi iyi yaparlar.
Tercihlere göre sonuçlar oluşurken, tarih her birine değişik adlar takacaktır.
Geleceğe miras, geçirilen mevsimlerde yaşanılanlardan kalacaktır.

Sonbaharda, Kasım ayına geldiğimizde ruh dünyamız, hazan mevsimini hatırlatıverir.
Sonra en büyük önderimiz kurtarıcımız atamız gelir aklımıza.
Bir dakikalık saygı duruşu bir ömre bedeldir. O anda zihnimizde oluşan milyonlarca kare o’ ana sığar.
Tarihimiz, ecdatımız, vatanımız, milletimiz bir bütün olarak bizlerin ruh dünyamızda devleşir.
Atamız belirir karşımızda. Bize özgürlüğü, bağımsızlığı, mücadeleyi, kurtuluşu,
O’mevsimlere sığmayan, doğanın her fiziki koşulunda, şartların namüsait ortamlarından kesitleri anlatır.
Bunun için üçüncü bir göze gerek yoktur.
En büyük bilinç, milli şuuru uyandırıp, yoktan bir ulusu ayağa kaldıran,
Atamızın nutukta anlattığı gibidir. Minnetle ve şükranla atamızı anıyoruz.

Mevsimlerle yolculukta insanoğlu yaşam döngüsüne daha neler katacak?
Çağın getirdikleri, bize yaşattıkları ve yaşatacakları ile zaman tünelinde yol alacağız.
Yenilerle, yenilere, ayrılıklarla, vedalara doğru, bu yol bize hiç bir zaman geçmişi, yaşadıklarımızı, yaşanılanları, unutturmayacak.
Tarih yazacak, gelecek bilecek. Milli değerlerimiz her zaman baş tacımız olacak.

04 Kasım 2025
Güven Gürbüz
Şebinkarahisar – Ankara

Kampüs niye? Emekliye

KAMPÜS NİYE? EMEKLİYE…

Emeklilere verilen değer ancak ve ancak somut göstergelerle izah edilebilir.

Yaşam kültüründe insanoğlu; gaye ve hedeflerine ulaşımda ne kadar sağlam adımlarla yola devam edebiliyorsa o’kadar güçlü ve bir o kadar da sosyalleşme alanında da başarılı kılınır.

Yaşlılıkla beraber gelen ekonomik, sosyal, kültürel, fiziksel vs bir çok etkiler göz ardı edilemez. Sosyal davranışların toplumlar üzerindeki etkileri mühimdir. Refah düzeyinin yükseltilmesi, çevresel koşulların düzeltilmesi, ortam ve koşulların güzelleştirilmesi, toplumcu siyasetçilerin de birincil vazifelerindendir. Bu amaçla yapılacak faaliyetlerin toplum nezdinde itibar bulacağı unutulmamalıdır.

Başkent Ankara’nın Çankaya’sında belediyeler tarafından icra edilen faaliyetlere bir güzel örnekte emekliler için gerçekleştiriliyor.

Emekliler için açılan emekliler lokalleri, sosyal, kültürel, manada büyük öneme haiz. Emekliler nezdinde sevinçle karşılan bu icraatlardan biri de kampüs şeklinde faalliyete geçirilmesi, çevresel anlamda bir kat daha renk kattı. İçerisinde kampüs binasının yanı sıra, yürüyüş yolları, spor, dinlenme, anfi tiyatro, bostan vs unsurları da kapsadığında memnuniyetlere diyecek yok. Emekliler çok sevindiler. Bir araya geliyorlar, çaylarını yudumluyor, sosyal, eğitsel, kültürel faaliyetlere katılım sağlıyorlar. Ne diyelim. Bu güzel örnekler ülkemizin her yanında yaygınlaşsın. Emeklilerin yüzleri bir nebze gülsün. Ekonomik şartlar düzeltilsin. Refah düzeyleri yükselsin. Kimselere muhtaç olmadan emekliler kendi ayaklarının üzerinde durabilsin. Sosyal faaliyetlere katılabilsin. Bu alanda çalışmalar hızlansın. Somut örneklerle icra edilsin.

Bu vesile ile yazmış olduğum şiirimi de emeği geçenlere armağan etmek istedim.

Sevgiyle kalın. Emeklileri unutmayın.

KAMPÜS NİYE EMEKLİYE

Bir ömür gelir, geçer, yaş kemale erer.
Geçim derdi derler, mücadele ederler.
Çalışır ,didinir, yorulur tükenirler.
Gün gelir, emeklisin der, yolcu ederler.

Yabancı değil mahallenin sokakları.
Her köşeden seslenir evcil hayvanları.
Konuk eder her gün, bahçeleri, parkları.
Gelir diye beklemezler hafta sonları.

Bilir, tanır, mahalleli emeklileri.
Kol, kanat gerer, emekliye dernekleri.
Saymakla bitermi hiç faaliyetleri?
Bitmez, tükenmez, yenidir etkinlikleri .

Çiğdem de bir muhtarımız var, adı Özlem.
Hizmet der, koşturur, gece, gündüz, demeden.
Derneğin Fatihi, olurmu söz etmeden.
Başarının sırrı neden? sen, ben, demeden.

Belediye unutma ha.. emekli diye.
Emekliye kampüs, dikildi mahalleye.
Cumhuriyet bayramına yetişsin diye.
İşte yakışanı yaptılar emekliye.

Gencecik başkan Can, bizim Çankaya’mız dan.
Yapılsın, yaparız der, tereddütsüz bir an.
Sarılmış, dururmu, kolları sıvamadan.
Yapıldı da bitti, göz açıp kapamadan.

Başkentin Çankayasına yakışan kampüs.
Emeklilerin bileceği, Çiğdem de süs.
Yıllarca çalışmakla geçse de ömrümüz.
Cumhuriyet bayramın da derinden bir his.

Güven der yol açın, sevgiden düşünceye.
Ha gayret, gece, gündüz, bitirelim diye.
‘Hak ettiler yapalım’ diyen başkan beye.
Saygı duyalım, hürmet ile emekliye.

27 Ekim 2025
Güven Gürbüz
Ankara

Gitme gurbete

GİTME GURBETE

Boynu bükük yollar, ‘Gitme’ der de tutar kolundan.
Dizleri tutmaz. Kim anlar? Sormaz ki hiç halinden.
Gören der; ‘Kim bir vefa görmüş ki gurbet elinden?’
Saz nereden? Söz nereden? Gitme memleketinden.

Yaylaların yolu uzar, yüksekçe den yüksekçe.
Tozu dumana katar, atlar, dört nala koştukça.
Feryadın olur, sesin çoğalır, kalbin sustukça.
Düşün de düşün, düşünen sen, memleket oldukça.

Ne ararsın deli gönül, çağlar dereler çağlar.
Arama boş yere, bitmez dünya da gam ve keder.
Eser acı poyraz, eritmez karlarını dağlar.
Büker garip boynunu büker, kim halini sorar?

Ne gezersin buralar da, bak viran olmuş bağlar.
Maziden ne eser, yerin de şimdi yeller eser.
Gazel olur toprağa düşer, kış olur kar kaplar.
Gelen göçer, gidenler unutturur, zalim yıllar.

Güven der hal bilenler anlar halsizin halinden.
Dökülür cümle aleme, ballı kaymak dilinden.
Dostlar meclisinde, söylenirsin hep bir ağızdan.
Her ne varsa vardır, ayrılma sen memleketinden.

20 Eylül 2025
Güven Gürbüz
Şebinkarahisar -Ankara

Kopuşlar

KOPUŞLAR

Kopuyor dalından, birer, birer, tutunanlar.
Kimin de ayva, kimin de nar, çeşit, çeşitler.
Güz gelende, düşer dalından sarı gazeller.
Hep bir ağız dan, ayrılık türküsü söylerler.

Kopan kopana, dalların da dalsız kalanlar.
Duymuyor kulakları, sağır, sessiz, rüzgarlar.
Bir gece içten çalınır ahşaptan kapılar.
Uğultulu gece, karanlıklara karışır.

Kopuyor yürekte, ateşten köz, köz, kor alev.
Düşüyor acı gönlüne, büyüyor koca dev.
Kopuş ki ne kopuş, neresinden bil ki velev.
Kalk ayağa der gibi vücut, beden de bir ev.

Kopuyor çığ gibi yamaçlarından dağların.
Hangi köhnemiş yıllarından kalma çağların.
Yazılan, silinen, bahtı bu kara tahtanın.
Devri, devranı, bahtların, sessiz kopuşların.

Kopmak ki ne kopmak bu, sonunda ayrılıklar.
İçine düşmüş düşler, dipten dipsiz kuyular.
Sallandıkça boş kovalar, yorulmuş çıkrıklar.
Tutmuyor, tartmıyor, yorgun, bitap düşmüş kollar.

03 Eylül 2025
Güven Gürbüz
Şebinkarahisar -Ankara