FARK EDEN FARKI BİLEN
Adetler. Gelenekler. Görenekler. Örf ve ananeler. Toplumun tarihsel gelişim süreçlerinde hep etkindirler.
Bu etkinlikler yaşamın her alanında görülürler. Taşrada daha yaygındırlar. Atalardan kalan mirastırlar.
Yaşatanlar. Yaşatamayanlar. Bilenler. Bilmeyenler. Görenler. Görmeyenler. Duyanlar. Duymayanlar. Vardırlar.
Milli değerler. Önemlidirler. Milletin bağrından çıkarlar. Özünü bilenin sözüne ne derler? İyi bilirler.
Vatan, Millet, Devlet sevgisiyle bağlıdırlar. Sahip çıkmakla alakalıdırlar. Bağlılığı İfade etmektedirler.
Bağlılık sadakate esastır. İfade kaynağı sevgi ve saygıdır. Yüreğinde taşıdığı cevherin içten yansımasıdır.
Bu cevher nesiller boyu taşındıkça taşınır. Bir çok dış etkilerle zayıfladığı görülür. Kolayca kaybolmazlar.
Toprakta kendiliğinden her yıl yetişen bitki misalidirler. Sulanmaya hiç gerek yoktur. Tabiatta fışkırırlar.
Tohumları asırlar önce atılmış medeniyetlerin izlerini taşırlar. Katiyen kalplerden silinmezler. Belirirler.
Mizahlarda, nüktelerde çokça geçerler. Sorarlar. Söylerler. Espiri de derler. Acaba Hoca Nasrettin ne söyler?
Altın Olsa Ne, Taş Olsa Ne
Bir yolculuk sırasında Nasreddin Hoca’nın yolu bir ile düşer.
Hoca orada bazı garipliklerle karşılaşır. Bunlardan biri de bazı evlerin üzerine bayrak dikilmesidir.
Hoca sözü bir punduna getirerek sorar:“Yahu, bazı evlerin üzerinde bayrak asılı, bunun sebebi nedir?”
deyince hep bir ağızdan; “Hocam, o bayrak asılı evlerde küp dolusu altın vardır.” derler.
Bayrak dikmenin sebebini öğrenen Nasreddin Hoca, günün birinde çarşıdan kocaman bir küp alarak kalmakta olduğu eve gelir.
Sonra da küpün içerisini çakıl taşlarıyla doldurur. Yine âdetmiş, evinde altın olanlar, küplere karşı sohbet ederlermiş.
Sıra Nasreddin Hoca’ya gelince bakmışlar ki küpün içerisinde altın yerine çakıl taşları dolu…
Misafirlerden birisi; “Hoca Efendi, bu nasıl iş, senin küpünde altın yerine çakıl taşları dolu.”
deyince Hoca; “Yahu komşular neye üzülüyorsunuz, küpte yattıktan sonra altın olsa ne, taş olsa ne? Fark eden ne ki?” der.
Türk toplumu birliği beraberliği özümser. Kaynaşmayı, dayanışmayı, destekler. Birliktelikler yaratıcılık içindirler.
Yakın akrabalar ön planda tutulurlar. Doğum, düğün, ölüm, derler. Duyan, duymayana, söylerler. Birlik olur koşarlar.
Ecdat yadigarı memleketlerini unutmazlar. Sıla-i rahim yaparlar. Mezarlıkları ziyaret ederler. Ataları için dua ederler.
Vakıflar, Dernekler niçin vardırlar? El yordamıyla herkes katkı sağlarlar. Ayakta tutmaya, unutturmamaya çalışırlar.
Toplumda kültürler de erozyona uğramaktalar. Bundan en az zararla çıkanlar. Aile bağlarıyla sıkı sıkıya bağlı olanlar.
Yeni çağlar arttıkça. Kuşaklar birbirini katladıkça. Teknoloji geliştikçe. İmkan ve olanaklar artıkça. Uzar hep uzadıkça.
Beğeniler de ölçü. Kime neye göre biçi? Bilen bilmeyene seçici. Dışı başka, ya içi. Duvarsız evler gibi yok demiri kerpiçi.
Yapılardan bir kaçı. Uzar gider gökyüzüne yabancı. Bulutlar da ise bitmez sancı. Küresel ısınma başlı başına büyük bir acı.
Kimler kimleri yaparken baş tacı. Kalabalıktan duyulmuyor hiç, bir kaçı. Yolacağız derken bir gün baştaki saçı. Bilmez içi.
Yaşıyoruz geçmişe uzandıkça. Hayallerimiz de düşler kurdukça. Bir bakışta her şey yasakça. Göreceğiz yaratan yarattıkça.
24 Kasım 2024
Güven Gürbüz – Şebinkarahisar / Ankara