GELİR HÜZÜN GİDER HÜZÜN KİME SÖZÜN


GELİR HÜZÜN GİDER HÜZÜN KİME SÖZÜN

Üzülmelerdir hüzün. Suçu ne? derler salkım söğüdün. Hep aşağı, aşağı, eğilir de uzar dalların.
Dolar dayanamazsa iki gözün. Her biri bir yere uzanırsa sözün. Kim bilir? Kim? Nasıl olsun?
Geçmişten gelirsin iyi düşün. Bu günde olacak bak dünün. Hesabı tutulmuyor, önün, arkanın.
Biri birini kovaladığı her koşanın. Sonu yoktur devamlı bu yarışın. Her devirde zafer kazananın.
Düşündükçe hep iyiyi düşün. En yakınında seni anlayan eşin. Hatırası neşedir güzel yaşamın.

Gidene hep ağıtlar yakılır. Akılda kalanlara bir bakılır. En güzel günler hep sevdiklerine anlatılır.
Başın yastığa uzanır. Tavanlara daha da yaklaşılır. Gözler sessizce kapatılır. Hikayeler sıralanır.
Kiminde hazan mevsimidir. Kiminde tasan en derindir. Her nere baksan istediğin sana görünür.
Silmek istersen sen eğer karanlığındır. Aydınlatmak istersen geleceğindir. Hangisi tercihindir?
Nasrettin hocadır bu neleri, neleri, hatırlatır., Hem hatırlatır, hem öğretir. Nasıl gördüysek öyledir.

Ben Senin Düğün Evinden Gelişini de Hatırlarım

Nasreddin Hoca akşam üzeri evine gelince hanımının suratının asık olduğunu görür ve sorar:
“Hanım, hayırdır, ne oldu sana?” Hanım daha da üzgün bir tavırla cevap verir:
“Daha ne olsun Hoca, sana söylemiştim ya!” “Neyi söylemiştin hanım, adamı meraklandırma!”
“Biliyorsun ya, bizim komşu hastaydı. . .” “Eee. . . Ne olmuş bizim komşuya?”
“Sizlere ömür, komşu ölmüş!” Hoca şöyle bir kafasını kaşıdıktan sonra;
“Hanım, komşumuza Allah rahmet etsin; fakat ben senin düğün evinden gelişini de hatırlarım!” der.

Gelir geçer zaman. Bilinmiyor yaşamadan. En yakınından. En uzağından. Hızla akan zaman.
Doğduğu günden itibaren ölmeye başlar insan. İyi düşün. Hastalıklar hizmetçisidir ölümün.
En çok sevdiklerimizdir yanyana olan. Onlarda kaçışırlar bir gün. O’yan. Bu yan. Bulamayan.
Bulamayan en çok arayan. Hayaller kuran. Kuramayan. İçine atan. Gam, tasa, yapan. Nerede gören?
Buluttan pencereler gökyüzünden. Geceleri yıldızlardır yanıp, sönen. Gündüz olunca bizi kandıran.

Açıp kapayıncaya kadar işte hayat. Gözlerini kapadığında serap. Çok düşündüğünde bitap.
Her şeyi yazmıyor her kitap. Her adım hayatta etap, etap. En iyi yapacağımız sevap.
Her ateşte pişmiyor kebap. Varlık ile yokluk olmaz ahbap. Tuttuğun sap. Elindeki kap.
Yaşadıklarını hatırlat. Oradan al, buraya sat. Sattıkça artsın kat, kat. Dolacak olan saat.
Zaman kendi içinde rahat. Yol aldıkça giden bir hat. Arama kimsede kabahat. Mutluluğu tad.

Güven Gürbüz

29 Ekim 2024

Şebinkarahisar / Ankara

Olacaktı olmadan, Olan oldu bilmeden.


Olacaktı olmadan, Olan oldu bilmeden.

Düşeriz yollara. Bilir, bilmez olur bakınca hallere. İnsanoğludur ne günler göre.
Yol dar gelir huysuzlara. Yaratır ummadığın yerde bir manzara. Gelmeyin ha nazara.
Aldırmayayım dersin zıplamalara. Zıplamalar düşürür en sonunda ummadığın yerlere.
Düşer düşmezlere. Anlat anlatabilirsen gören gözlere. Sığınmak kolaydır mazaretlere.
Eşe, dosta, bahane oluvere. Düşmemektir gayesi dillere. Düşerek inivermeler deyivere.

Örteriz üstünü küçük kusur. Kim ki üzerinde durur. Her akan su yolunu elbet bulur.
Ters gider bazen işler. Örgüyü örmez olur şişler. El ne yapsın, kafada biter işler.
Görür kimi nerede kimler? Ortaya çıkıverir gülünecek haller. Anlatana düşer izahatlar.
Arzuhale şahitler. Her birine anlam verir, vermezler. Belli olur istenmedik durumlar.
Hoca Nasrettine denk gelmeler. Çok konuşulur bilip bilmeler. Bakalım neler söyler?

Ben Zaten İnecektim

Günün birinde Hoca Efendi pazara gitmek için eşeğine biner ve yola koyulur.
Bir süre gittikten sonra eşek huysuzlanır ve ardından hoplayıp zıplamaya başlar.
Derken Nasreddin Hoca da eşekten düşüverir.
Düşer düşmesine de çevresine toplanan çocuklar toplu hâlde bağırmaya başlarlar:
“Nasreddin Hoca eşekten düştü, Nasreddin Hoca eşekten düştü.”
Hoca, şöyle bir sağına soluna baktıktan sonra büyüklerden kimselerin olmadığını
görünce eşe dosta rezil olmamak için;
“Çocuklar, eşekten düşmedim, ben zaten eşekten inecektim.” deyiverir.

Dağbaşında vardır nice, nice, kayalar. Hangi biri fırtınaya, sele, nasıl dayanalar?
‘Büyük dağın karı büyük olur’ derler. Rüzgar eser. Dolu vurur. Ne bahçe, ne bağ kalır.
Kimi yürür, kimi koşar. Kimi bineğinden düşer. Kiminin yürümekten hep ayağı şişer.
Düz ovada kimi şaşar. Kimi köşe, bucak, kaçar. Kimseyi tanımayanlar. Naçar da kalırlar.
Dünya halleridir hep bunlar. Vakitleri doldurur sorup, sormalar. Hep böyle oyalar.

Örtmek değildir üstünü karın. Erir gider, yakın olur etkisi sıcağın. Akar suların.
En güzel sözler. Tebessümle başlar. Boş salondaki alkışlar. Sessizliği anlatırlar.
O’nu duyacak kulaklar. Sukuneti kendinde bulurlar. Açıldıkça açılır nerelere yollar?
En güzel duygular. Çocuklukta başlar. Her gün hayaller o’nu besler. Yumulur gözler.
Yarınlar ne çok şeyler bekler. İyi düşünenler. Hep iyi bulurlar. Yok olur karanlıklar.

29 Ekim 2024

Güven Gürbüz

Şebinkarahisar / Ankara

Yoktur az öğrenip, çok bilmek.



Yoktur az öğrenip, çok bilmek.

Merakımızdandır sorup öğrenmek. Elimizde değildir sonucunu bilip, bilmemek. En iyisi mi derler yakından görmek.
Hayat yolundan gelip, geçmek. Yoktur az öğrenip, çok bilmek. Bilip, bilmemek. Ne ola ki derler, buradaki hikmet.
Sorup, sormamak. Soracağını anlatamamak. Tutup ucundan gösterememek. Gösteremeden daha henüz elinden de kaçırmak.
Fikirden fikir çıkarmak. Fikiri önce kafamız da yoğurmak. Kıvamına getirmek. Ölçüp, tartmak. Müzakeresini yapmak.
Meydanda toplanıp bir olmak. Bir arada konuşmak. En iyisini zor mu anlatmak? Bulunur elbet bir yoldan kenara çıkmak.

Hamurun içindeki unu. Merakın sonu. Düşününce sapını, samanını. Hatırlatır tarlanın ucunu. Başını. Sonucunu.
Değerini bilen ölçen tartan. Çilesini çeken eken, biçen. Değirmen de öğüten. Alnından nice,nice, terleri akıtan.
Emeksiz yemek olmaz diyen. Hazırlayıp önüne sunan. Yanıtsız kalmaz her bir sorulan. Vardır başından sonundan.
Mühim olan anlatmasını bilen. Çok eser çıkmaz her ustadan. Usta dediğin çok çalışıp üreten. Merakı ölçüye döken.
Bahsedelim Nasrettin hocadan. Ne dersler var buradan çıkarılan. Karar vermeyelim hemen. Hesap, kitap etmeden.

Bilen Var Bilmeyen Var, On Altısı Bir Kile

Hoca, günün birinde başını alıp kırlara gezmeye çıkar.
Epeyce dolaştıktan sonra nasıl olduysa önünden geçmekte olan bir tavşanı yakalar.
Tavşanı hemen yanında bulunan heybenin gözüne koyar ve evine dönmeye karar verir.
Hoca’nın amacı, tavşanı eşine dostuna gösterip onların tanıyıp tanımadıklarını öğrenmektir.
Komşularına haber göndererek;“Bu akşam bize gelin, sizlere tuhaf bir yaratık göstereceğim.” der.
Hoca’nın hanımı da çok meraklı biridir. Heybeyi açar, fakat açmasıyla beraber tavşan heybenin
gözünden zıplayarak kaçıverir. “Eyvah, Hoca buna çok kızacak!” diye düşünüp dururken aklına bir fikir gelir.
Aceleyle karşısındaki rafta duran buğday tasını heybenin gözüne kor ve ağzını sıkıca bağlar.
Akşam olur. Davetliler bir bir Hoca’nın evine gelirler. Herkes merakla bir şeyleri beklemeye koyulur.
Derken Hoca, heybeyi eline alır, ağır aksak açmaya çalışır.
Fakat bu sırada buğday ölçeği”Pat!” diye yere düşüvermesin mi?
Herkesin birbirine şaşkın şaşkın baktığı bir anda Hoca, hemen söze girer ve;
“İşte arkadaşlar;bilen var, bilmeyen var. Bunun on altısı bir kile eder!” deyiverir.

Öğrenilmek üzere geliştirilir öğretiler. Azından çok üretmek. Olmuyor dilemekle dilek. Dilekle merakı birleştirebilmek.
Tembellik yapmamak. Koşup, koşturmak. Sonucuna ulaştırmak. En büyük mutluluk sonucunu görmek. Bilmek. Merakı gidermek.
İşin aslı torbada saklı. Ağzı kapalı. Çıkarsa bir meraklı. Merakı olur iki taraflı. En iyisi mi der. Bulur bunu insan aklı.
Merakta içimizde canlı. Olsa da olmasa da iki kulaklı. Gelir bir gün önümüze kapalı. Öncesi de var evveli. Sonrası ne halli?
Kimi anlatır pek dilli. Kimi var ölçülü. Hepsini birleştirmeli. Değerine dönüştürmeli. Bunu kim yapar? Orta da dönen belli.

Her fıkra da gülebilmek ne tatlı. Düşünüp taşınmalı, bal kaymaklı. Nasıl yapar bunu marifetli? Sonucu hesaplı, kitaplı?
Tadına göredir kanaatler ne demeli. Önce sofraya oturup bir de tatmalı. Fikirler beğenilmeli. Tatlılığın içine katılmalı.
Acılı başı dumanlı. Kim ister sonu acılı. Geçmez günler hep sancılı. Sorarlarsa nerede bindallı. Arayıp, tarayıp, bulmalı.
Anlatmakla olmaz hiç bir zaman tek taraflı. En iyisi mi derler karşılaştırmalı. Bir tarafa bakarken, diğerini kaçırmamalı.
Vardır bilenli, bilmeyenli. Her sonuçta vardır bir ederli. Değerli. İnsanı değerli kılan belli. Dürüstlüğü en önde tutmalı.

19 Ekim 2024

Güven Gürbüz

Şebinkarahisar / Ankara

 

BİR TUTAN BİR KALDIRAN


BİR TUTAN BİR KALDIRAN

Geleceğin güvenli yaşamı bu günde. Yeniliğe her atılan ilk adımda. Başlamak baştan.ilk İlkte. En önde.
Başı olmayanın ucu aranır hani nerede? Uçsuz bucaksız bir yerde. Sağlamlık başında. Başarı sonunda.
Başlamak bitirmenin yarısında. Devamı gelmezse ya, ortası sonunda. Hayallerimizi aramayalım akan suda.
Tedbirin tedbiri vardır kendinde. Ne yaparsan bildiğinde. Bilmeden yapılanda. Hüsran olmasın sonunda.
Tutmak acaba hangi yanında? Ne varsa sağında,solunda. Kaçan nerede? Kaybolan orada. Düşün bul sonunda.

Görür işimizi bildiğimiz. Bildiğimizin içindeyiz hepimiz. Birimizden olmaz biz. Bizler olursa hepimiz.
Birlikte tuttuğumuz. Birlikte geliştirdiğimiz. Kimlere ola ki faydamız? Bizlerden olur hep çoğaltmamız.
Gözümüz. Kulağımız. Bakıp gördüğümüz. Duyup öğrendiğimiz. Bilgimiz paylaşmamız. Düşününce biz içindeyiz.
Gayemiz toplum olmamız. Birlikten güç doğurmamız. Ne içindir tüm tedbirimiz? Geleceğimiz güvenliğimiz.
Her işin başında var her birimiz. İyi düşünmeli geride duranımız. Neredeyse aklımız.Tedbirdir almamız.

Biliyorsun Savurganlığı Sevmem

Nasreddin Hoca ateş yakacaktır. Belli ki hanımı da yemek yapma hazırlığındadır.
Hoca, duvarda asılı olan körüğü alır ve ateşi körüklemeye başlar,
işini bitirdikten sonra da körüğün ağzını iyice bağlayarak yerine asar.
Bütün bu olanlara bir anlam veremeyen Hoca’nın hanımı; “Yahu Hoca Efendi,
bu körüğün ağzını niçin bağlıyorsun?” der. Hoca bu, lafın altında mı kalır;
“Yahu hatun, bunu bilmeyecek ne var? Eğer körüğün ağzını tıkamasam içerisindeki
hava uçup gidecektir. Biliyorsun ben savurganlığı sevmem.” der.

Yokluktan uzanır çağ varlığa. Varlığı kaptırdık mı azınlığa? Kim maraba? kim ağa? Sormalı karşıki dağa.
Dağa da başladı artık kar yağmağa. İneklerde yanaşmıyor süt sağdırmağa. Kimler koşacak onlara da bakmağa?
Su karıştı süte kaymağa. Bakmaz kimse hiç etten kopan tırnağa. Böcek dadandı eyvah, asma dalındaki yaprağa.
Şiştikçe şişer oldu kurbağa. Bir olur karışırlar ırmağa. Adım attıklarında toprağa. Gündüz karışır karanlığa.
İhtiyaç hangi bir örneğe? Soru sormayın gölde yüzen ördeğe. Yemini asmışlar direğe. Sabır dayanan yüreğe.

Bu gün işe yarayan. Yarın aranıp bulunmayan. Yanıt arar her soran. Oturduğu yerden de var her işi yapan.
Arkasında güç olmadan varmıdır doğan doğadan. Bahsedenler yapaydan, sanaldan. Her birini bilen bizi yaratan.
Aslına dönüş her olaydan. Doğru bilinenler kaybolmasın yanlıştan. Düşününce anlaşılan.Belli olur hangi taraftan.
Hırs ile kalkan. Kazanç için dayanan. Yokuş yukarı uzanan. Teker gibi olur tutulmayan. O’dur sonra yuvarlanan.
Güç ile akıl iradeden. Kazanır iyi muhafaza eden.Geleceğe taşıyan. Kazanır sevgiyi öne çıkaran. Dağıtan.Paylaşan.

Güven Gürbüz
14 Ekim 2024
Şebinkarahisar / Ankara

YENİ YIL MESAJI

YENİ YIL MESAJI

Ömür gelir, geçer, yıllar bahane. Varı olan bilir çok şahane. Yokluk gören anlatsın daha ne. Düşmüşüz der yıllar insanoğlunun diline. Dokunmayın gitsin yalan dünyanın haline. Çok söylersin duyulmazsın. Az görünür bilinmezsin. Bu gün gerçeksin. Yarın yalansın. Ömür törpüsüsün. Yaşa gitsin, azın çoğun olsun. Evir, çevir, bitmesin. Yalan dünya kime ne söylersin. Kandırma bizleri vefasızsın.

Aldırma yıllara gelir, geçer. Bulur kimi sefasını sürer. Bulamayana sorma, gam, keder. Hayat işte böyle sürer gider. Yol yakındır bir gün biter. Uzak görenler ah, vah, çeker. Gün gelir neler görür. Karnı büyük dünya övünür.

Yenilerde aranır hep hikmet. Varsa inancın dua et. Arama kabahat. Sabret, şükret. Sonu iyi olsun nihayet.

Benden kime ne hediye. Yazdık anlaşılsın diye. Bir sözcük bir kafiye. Bilen bilmeyene ne söyleye. Dostluk diye diye. Gel otur beriye. Ömür biter bakma geriye. Duyan duymayana selam söyleye.

Yeni yılda yeni umutlar sizi bekler. Arzumuz gerçekleşsin dilekler. Benden size en samimi dilekler. Boşa gitmesin verilen emekler. Emekler kazanca dönüşsünler. Harca, harca, bitmesinler. Maddi, manevi, yüzünüzü güldürsünler.

Sağlık, sıhhat, neşe ve mutlulukla nice mutlu yıllara…

Güven  Gürbüz 31.12.2024 Şebinkarahisar / ANKARA