İyi düşününce baş, sorma hangi yaş.
Hoş söz muhabbet. Yüzyüze elbet. En iyi samimiyet. Hissettiğin emniyet. Düşününce kimlere bu niyet?
Önümüze serilir mi serilir, sepet, sepet. Tuttuğun çiçek, elinde bir demet. Durma devamet. Hayalet.
Gün gelir, gün geçer elbet. Yalnızlık dediğin vurur ket. Onunla baş etmekte bir dert. Gel de sabret.
Düşündükçe kendisi, kendine külfet. Hatırlatır iffet. İçini saran saffet. Gönül sayfanda açar davet.
Yaş, yaşa davet. Ömür de kısalır elbet. Son çeyrekteki heybet. Olsaydı ah keramet. Çekmezdin zahmet.
Bak derler yeni doğana. Ağlıyor etrafına, baksana. Kim alır ilk önce kucağına? En yakınınında bir ana.
Sarıl dersin yavruna, gitmesin bir yana. Yıllar geçer anlamazsın, gelmez bir daha sana. Bir anlatsana.
Sarılır her kim sevgiyi arayan anasına. Anlattığını iyi kavrasana. Sevgiden öte var mı gönül mirasına?
Aldanma hiç dünyanın boştur gümüş tasına. Bak bir, kimsesi olmayanın yasına. Dostluğu bilip sarılsana?
Takılır takılan her kim ki takılana. Hangi kapıdan nedir bu arana? Çok şeyler anlatılır hisse çıkarana.
İyi bak mumun her yanışına. Gündüz ile gece arasına. Farkı anlatamadıysa sana. Hoca Nasrettine sorsana.
Aynı Yaştayız
Arkadaşları zaman zaman Nasreddin Hoca’ya takılırlarmış, çünkü onun cevaplarından hisse çıkarırlarmış.
Gene böyle bir günde Hoca’ya; “Hoca Efendi, sen mi büyüksün, yoksa kardeşin mi?” diye sorarlar.
Hoca arkadaşlarının yine kendisine takıldıklarını anlayınca şöyle bir düşündükten sonra
gülümseyerek şu cevabı verir: “Geçen yıl anneme bu soruyu sormuştum, o da; ‘Kardeşin senden bir yaş küçük.’
demişti. O zamandan bu yana bir yıl geçtiğine göre şimdi aynı yaştayız.”
Koparma derler, incinir gönül telinden. Su içilmez sonra akan çeşmesinden. Bardağı olsa da has gümüşünden.
Hani hayırlısı neresinden? Uzat bak bir sen de gardaş, gönül kafesinden. Söz, söz olur, kadir bilmezinden.
Tez zaman olur unutulur gider ötesinden. Uzak dur gel berisinden. Hep böyledir yaş gelir, geçer ezelinden.
Toprağa, çamura, karışır gazelinden. Bakan bilir, ağacın tepesinden. Nedir bir bak, kanat açınca süzülen?
Sararan yapraklardan. Cıvıl, cıvıl, kuş seslerinden. Akar sulardan. Balıklı derelerden. Tizli seslerinden.
Dönmez gidenlerden. Biri dünyadan göçen. Biride küsüp giden. Sor öğren bak ustasından. Gün görüpte geçiren.
Anlatsın örsünden. Çekicinden. Yorulmak bilmeden koşturan atlarından. Ayaklarına çaktığı O’nalbantlarından.
Hangi dağlar duymamış sesinden? Hangi yalaklarından akmamış suyundan? Dağların boşa değildir gürlemesinden.
Esen rüzgarından. Karlarından, dumanından. Sabah vakti çisesinden. Bacaları sardıkça saran tezek dumanından.
Savruldukça savrulan. Dört bir yana dağılan. Ömürden ömüre esen. Birini alan. Birine veren. Bizleri yaratan.
13 Kasım 2024 Güven Gürbüz
Şebinkarahisar / Ankara