BİRİMİZ BAŞTAN, BİRİMİZ SONDAN

 

BİRİMİZ BAŞTAN, BİRİMİZ SONDAN

Yönetimdir idarenin başı. Bilmeli doğruyu yanlışı.
Yoksulun pişmezse ocakta aşı. Eksilmez gözünden yaşı.
Güldürürken birilerini. Ağlatmamalı diğerlerini.
Düşünmeli hakkını, adaletini. Anlamalı yüklendiği vebalini.
Terazide tartılır eşitlik. Düşünmemeli kimse var mı diye aksilik.
Düşündürür terslik. Güvendirir dürüstlük.
Seçeriz. Bizden biliriz. Varsa bir haksızlık elbet görürüz.
Velakin kime? Nerede? Nasıl? sorarız. Onuda bilmeliyiz?
Seçilir seçilenler temsildeler. Hepsi bir arada meclisteler.
Ne derler? Ne söylerler? Hepside çok iyi bilinirler.

Memlekette varsa sıkıntı. Halkın kafasında kalır takıntı.
Elbet sorar geldiğinde vakti.
Soru içinde soru vardır. Sorduğun sorunun yanıtı çoktur.
Yalana kaçana, karınlar toktur.
Her ne sorarsan yaşamdan. Her şey doğar varlıktan, yokluktan.
Vara ses çıkar mı tokluktan? Feryat yoksuldan.
Kulak vermeli söylenene.Kaldırıp atmamalı kulak ardına.
Yarın vardığında hakkın divanına. Soracaklar elbette sana.
Biz söyleriz kime ne dememeli.Her sözün hakkıyla yerini bulmalı.
Uzun sözün kısası makbulu. Allahta görüyor elbet kulu.

Hoca Nasrettin aramızda. Çıkar elbet soru soranımızda.
Bakalım ne varmış bu hafta.

Padişah mı Büyük Çiftçi mi?

Nasreddin Hoca bir köye gittiğinde halk, Hoca’yı imtihan etmek ister:
“Hocam, padişah mı büyük, yoksa çiftçi mi?” diye bir soru sorarlar.
Hoca şöyle bir arkasına yaslanır, sonra da sakalını sıvazlar ve;
“Bunu bilmeyecek ne var, elbette çiftçi büyük, eğer çiftçi olmasa padişah acından ölürdü.” der.

En güçlü değil kimse yaradandan. Her ne istersek önce isteriz ondan.
Birimiz baştan, birimiz sondan. Varsa yoksa üreten.
Tarlada yeşerir boy, boy, ekinler. Boş boş bakar durur hozanlar.
Bir tarafta telli tikenler. Gelene geçene batarlar.
Ekmeğimiz aşımız. Tarlada, bağda yiyeceğimiz. Elbetteki ekip biçeceğiz.
Emeğe saygı duyacağız. Gerekirse el atacağız.
Köylüdür milletin efendisi. Çiftçiyi iyi tanır gerisi.
Güneşin altında ekin biçmesi. Emeğin en büyük göstergesi.
Başımızın tacıdırlar. Soframızın ilacıdırlar.
Buyursun karnı acıkanlar. Boş konuşmasın hariçten gazel okuyanlar.

Her hafta bu köşede. Sıcaklar yine en tepede.
Gözümüz görmez memleket nerede? Kimi der; Nerede görürsen orada.
Biz yürürüz bölük, bölük. Halimizi en iyi bilen yörük.
Nerede doğduk? Nerede büyüdük? Her şeyi hep sanki biz bildik.
Haktan başladık. Adalet dedik. Yönetenlerden hakkaniyet bekledik.
Kimi der bulduk, kimi der unutulduk.
Hep başa dönmeyelim. Eğriyi, doğruyu iyi görelim.
Hakkıyla her şeyi dile getirelim. Dinlenmesini de bekleyelim.
İyi düşünüyoruz, iyi bulalım. Kapı kapı dolaşmayalım.
Aklımıza mukayyet olalım. Yanlışa kanmayalım.

Sağlıcakla kalalım.

Güven Gürbüz

22 Temmuz 2023

Şebinkarahisar / Ankara

 

NE ONDAN, NE BUNDAN. KARŞILIK KARŞIDAN.

NE ONDAN, NE BUNDAN. KARŞILIK KARŞIDAN.

Kaşın, gözün, kara diye bakmaz kimseler. Eloğludur, elkızı, akıtır yaşlar.
Karşılıksız iyilik olur sanma, çoktur aldanmalar.
İşi veren iş ister. İşinde kalite bekler. Dürüstlük önde gider.
Ne zaman dolar cepler. Her iki tarafta da yüzler güler.
Varsa işin ucunda zarar, ziyan. O’ zaman halin yaman. Çok olur kapıyı gösteren.
Sen sen ol bilinsin hadler. Korunsun mesafeler.
Çok muhabbet tez ayrılık. Yerinde zamanında her anlık.
Bulunmaz her zaman tatlılık. Ne zaman katılır araya acılık. Gelir ayrılık.
İşini bilen, işini vaktinde gören. İşini bilmeyen havanda su döven.
Ayırt etmeli ikisini bir yerden. Bilmelisin yöneticiysen.
Hak verelim. Hak bulalım. Sağa sola kanmayalım. Her lafa, söz demeyelim.
Sözü söyleyene de bakalım. Her şeyi iyi anlayalım.

Varsa sende, ver en iyisinden. Biraz güleryüz, tatlı dilinden.
Ne gelirse o gelir elinden. Ha bu günden, ha yarından.
Sen iyi ol, dağıt istersen pembe gülleri. Sakla görünmesin sakın batan dikenleri.
Sen en iyisi, olmazsa yaz bir kenara bunları.
Ne olur, ne olmaz, var birde bu günün yarınları.
Çok uzak değildir dost dediğinin unutmaları. Her gün yaşarız bu sahneleri.
İstemek vermekle başlar. Verdiğini istemekle hak doğar.
Boş vaadler neye yarar? Oturduğu yerde sayar. Etrafa bakar.
Biri gider, biri gelir. Biri söyler, diğeri duyar.
Kimi bilir ah eder. Kimi bilmez vah çeker. Sonucu neyi bekler?

Uzun lafın kısası. Ne iyi olur Hoca Nasrettine sorması.

Parayı Veren Düdüğü Çalar

Nasreddin Hoca günün birinde evinin ihtiyaçlarını gidermek üzere eşeğine biner ve pazara doğru yola koyulur.
Bir süre gittikten sonra çocuklar Hoca’nın yolunu keserler ve; “Hocam, nereye gidiyorsun?” diye sorarlar.
“Pazara gidiyorum.” “Bize düdük alır mısın?” “Elbette alırım.”
Bu arada çocuklardan birisi Hoca’ya bir miktar para verir, diğerleri ise Hoca’ya iyi dileklerde bulunurlar.

Pazar alışverişini bitiren Hoca, yorgun argın evine doğru dönerken çocuklar yolunu keserler.“Hocam, hoş geldin.”
“Hoş bulduk çocuklar.” der.Ardından çocukların istekleri başlar:“Hocam, bizim düdük, Hocam benim düdük, Hocam bana yok mu?” gibi sözleri işiten Hoca, cebinden çıkardığı düdüğü para veren çocuğa uzatır.

Bu defa diğer çocuklar; “Olur mu Hocam, hani bize, hani bize?” diye şikâyete başlarlar. Bunun üzerine Hoca;
“Çocuklar, çocuklar! Parayı veren düdüğü çalar, bakın arkadaşınız parayı verdi,düdüğünü nasıl öttürüyor.” deyiverir.

Boş durma çalış. Varsa paran, pulun, gez memleketi karış, karış.
Hayat önce kendinle yarış. En önemlisi de kendinle barış.
İstemeyi bil istemeden. Karşındakini bilme her zaman kendinden.
Daha iyisini bulunca senden. Unutur hemen. Bahsetme boşuna ondan, bundan.
Karşılık bekler verecekler. Daha çok olur söyleyecekler.
Hazır ol cümle alem dinleyecekler. Daha ne dediydin dün? diyecekler.
Nasibse gelir derler nereden? Nasipti de döndü dersin sonra yoldan.
Koş durma sende peşinden. Tut sağlam gelsin yolundan.
Önce sen bileceksin yola bakıp. Yol uzun deme bir köşeye yatıp.
Karanlıksa kalk ayağa artık. Aydınlat yolu en azından mum yakıp.

Küçüktük. Piyangomuz yoldan geçenimiz. Ne söylerdi bilirmisiniz?
Şans, talih, kader, kısmet beş kuruş diyenimiz.
Verirdik beş kuruşu, kazırdık hediyemizi. Bir heyecan sarardı, çocuktuk hepimizi.
Ya tarak, ya ayna, ya iplik, ya iğnemiz. Ne iyi o’derdik kısmetimiz.
Ama ne çoktu bir bilseniz hevesimiz. Mutlu olmayı bilmeliyiz. Küçük, büyük, aramamalıyız.
Bir küçük mutluluk. hayalimizden kurguladık. Gerçek olmuş bir de baktık.
Kendimizi kendi kendimize mutlu ettirdik. Ne vadettik. Ne kandırdık.
Beraber ağladık, beraber güldük. Biz çocukken ne kadar saf ve berraktık. Şimdi niye kararttık.
Hacimler büyüdü. Emeller çoğaldı. Her yeri hırs kapladı.
El açtılar yalvardılar. ‘Rabbena, hep bana..’ dediler. Sana bana ne verdiler?
Kendileri de bulamadı. Anladılar ki kendileri kendilerine kandı.
Bu dünya zaten yalandı. İnsanoğlu bu dolandı da dolandı.

Gün bu gündür aratmıyalım. Sarmaş dolaş kavuşalım.
Yarından, yarına bakmayalım. Yarınlara hazır olalım.
Sağlıcakla kalalım.

Güven Gürbüz

01 Temmuz 2023

Şebinkarahisar / Ankara

UMUT EKERSİN, GÜLER GEÇERSİN.

UMUT EKERSİN, GÜLER GEÇERSİN.

Bir ümittir gelir geçer. Yollarına nice güller saçar.
Her gören bakar gider. Mazi olur adı unutulur gider.
Biz biz olduk. Biz bizlerden ayrı durduk. Bir göründük, ayrı oturduk.
Birbirimize bakmaktan bizde yorulduk.
Neler yaptık neler? Kendi kendine anlatır güler. Budanmayan gül çalıya döner.
Bülbül güle küser. Türküsünü söyler.
Bülbülü tutta sen güle bağla. Bülbülün türküsü kime ola?
Bir bak sağına, bir bak soluna. Tiken batar sonunda her iki koluna.
Vaktinde ötmesi güzel horozun. Yoksa derler kesilmesin başın.
Ne olursa olsun yaşın, başın. Herkese oynamasın kaşın gözün.
Nereden geldik nere gideriz? Nerelerde durduk? kalktık? unuturuz.
Söğüt altında gelince uykumuz. Ne rüyalarda görürüz.

Sözümüz eğrilir doğrulur. Gün gelir neler, neler sorulur?
Sanmaki her şey çok çabuk unutulur. Bir kenara yazılır.
Defterini gezdir cebinde. Yaz bir kenara ne varsa dilinde.
Ne çok sevenim varmış deme sonunda. O’da unutulur günün birinde.
Yazdık hallerimizi tek, tek. Hemi ağlasak, hemi gülsek.
Oturupta şöyle bir düşünsek. Daha ne çokmuş deriz yaşanacak.
Günler ay, aylar sene. Sözümüz geçmez olur ömür sana.
Çok güvendik o’na, buna. Umduğumuz gibi girmedi herşey yoluna.
Su akarda yolunu bulursa. Kim iyi bakarda o’nu görürse.
Eğriyi, doğruyu, bildiğini söylese. Girmez ruhumuz buluttan kafese.

Hoca Nasrettin sorulurmu? Hoca bu hiç yorulurmu? Anlattığına doyulurmu?

Peşin Parayı Görünce Ne de Güzel Gülüyorsun

Nasreddin Hoca komşularından birine borçlu olup bir türlü ödeyememektedir.

Alacaklı birkaç defa kapıyı çalınca Hoca;“Komşu, çok kısa bir süre içerisinde borcumu sana ödeyeceğim.” der.
Komşusu biraz şaşkın vaziyette; “Bu iş nasıl olacak, ne zaman ödeyeceksin?” deyince Hoca;

“Bak komşu, kapının önüne çalı ektim, çalılar ilkbaharda yeşerecek, sonra çalıları sertleşecek…” “Eee…”
“Kapının önünden geçen koyunların yünleri çalılara takılacak…” “Sonra?” “Sonra mı, bu yünleri toplayacağız, hatunla birlikte kabartacağız, sonra kirmanda eğireceğiz, son olarak da pazarda satacağız. O zaman senin paranı ödeyeceğim.” deyince alacaklı acı acı gülmeye başlar.

Alacaklısının bu tavrı üzerine Hoca; “Ah komşu ah, peşin parayı görünce ne de güzel gülüyorsun.” der.

İnsanoğluyuz. Bir aradayız. neler yaşar, neler görürüz?
Ne istersek önce kendimize isteriz. Vadeder. Vadimizde aht ederiz.
Umudumuz biri birimiz. Olmasın sakın kandırmamız.
Ne demiş atalarımız? Yatsıya kadar yanar yalancıysak mumumuz.
Hep söyledik. Yine söyleriz.Deredeyiz, tepededeyiz.
Nerede ararlarsa oradayız. Elbet ahdimizi tutacağız.
Umut ekersin, güler geçersin. Elbet bir gün sözünü de tutarsın.
Kimi der ki; Nerede? Kimi der ki; Burada. Görenler yine aynı noktada.
Bilen bilmeyene söylesin. Anlamayana iyi anlatsın.
Bu hayat böyle geçer. Her ne varsa tavında pişer.
Kim çok söyler eşer. Doğar düşünceler.Ha bu gün, ha yarın neyleyim.
Otur dizimin dibine söyleyeyim. Daha ne diyeyim.
Sen söylede o zaman ben yazayım.

Güven Gürbüz

01 Temmuz 2023

Şebinkarahisar / Ankara

BAHANE EDERLER. GÖRMEDEN GİDERLER.

BAHANE EDERLER. GÖRMEDEN GİDERLER.

Kusur ararız. Acaba neden? deriz. Beğenir beğenmeyiz. Beğenmez, beğenmiş gibi yaparız.
Nasıl bir insanoğluyuz? Şaşar kalırız. Kimi bilir bildiğinden. Kimi görür gördüğünden.
Kimi duyar duyduğundan.Kimi anlar anlayanın anladığından. Kimi dem vurur saflığından.
Yaşam bir derin çember.Biri alttan girer, biri üstten çıkar. Kimi kimine işine geldiği gibi bakar.
Yana yatar, çamura batar. Yine kendi çıkar.
Nereye baksak hep masum. Hiç kimse demez var kusurum. Kimi der ne arasam onu bulurum.
Bulamazsam olmaz umurum. Bu gün söyler yarın unuturum.
Biz bizleri iyi tanırız. İşimize gelmezse yokuşa koşarız. Çok söyler, çok anlatırız.
Velakin bazende ne söylediğimizi bizde anlamayız.

Uzun lafın kısası. Bitmez insanoğlunun macerası. Bir tadımlık olursa hevesi.
Kokmaya görsün açlıktan nefesi. Kısılır çıkmaz sesi.
Kimi varlıktan,kimi yokluktan. Kimi azlıktan, kimi çokluktan. Kimi tokluktan, kimi açlıktan.
Hepsi girer, çıkar, bir kapıdan. Dünya hanından.
Hallerimizle halleşiriz. Dertlilerimizle dertleşiriz. Uzun sürerse sohbetlerimiz.
Kim bilir daha neler, neler anlatırız?
Konuk oluruz konarız. Etrafımızda bakmadık yer bırakmayız. Elimizden gelirse en baş köşeyide tutarız.
Başımızı da öne eğmesini biliriz. Hep bizler söyler, bizler dinleriz.
Bazende anlatılanlara kulak keseriz. Acaba ne söylemiş? Ne söylemiş? deriz.

Hoca Nasrettinsiz olurmu..? Sohbetine doyum olurmu?

Pilavla Görüşüvereyim

Akşehirli zenginlerden bir tanesi Nasreddin Hoca’yı iftara çağırır.
Sofraya oturdukları zaman ilk olarak çorba gelir.
Çorbadan bir kaşık alır almaz ev sahibi hizmet edenlere;“Bu nasıl çorba, çabuk değiştirin!” der.

Arkasından sofraya güzel bir et yemeği gelir. Ev sahibi yemekten bir parçayı yedikten sonra öfkeli bir sesle;
“Nerede bu aşçı? Ben ona baharat koyma demedim mi? Çabuk değiştirin bu yemeği!”der.

Et yemeğinden sonra sıra baklavaya gelir. Baklavayı gören Hoca ‘Bakalım buna ne kusur bulacak?’ diye içinden geçirirken ev sahibi âdeta kükreyerek; “Ahmak herifler, aç karnına baklava yenir mi? Kaldırın bunu.” der.

Bu sırada Nasreddin Hoca yerinden fırlar ve arkada sırasını beklemekte olan etli pilavdan yemeğe başlar.
Hoca’nın bu hareketi karşısında şaşıran ev sahibi; “Aman Hocam, ne yapıyorsun? Sofraya getirseydik…”deyince Hoca cevabını veriverir:
“Vallahi Efendi, sen sofraya gelenlerin hesabını göredur. Ben biraz pilavla görüşüvereyim.”

Yaşamdan kesitler. Çoğu işlerin nasıl olduğunu tarif ederler.
Anlayanlar bilirler. Anlamak istemeyenlerde arkasını dönerler.
Arkasını dönenler işin içindeler. Bakıp duranlar, şaşar kalırlar.
Görünen o’dur ki. Bu işler hep böyle yürümektedirler.
Çalışırız, didiniriz, hak edelim alırız deriz. Kimi çalışır alır, kimi bakışır alır.
Hayat birer yarış. Bizden götürür karış karış.
Bakışanlar üstlere yakışanlar. Kimi göz kırpar alır. Kimi kiminin adamıdır.
Kimi tepeden gelir oturur.Kimi tepeden otutturulur.Bu nasıl olur?
Olur olur bal gibi olur.Olmazsa oldurulur. Kim kime yakın durur.
Başları okşanır. Yalanlanır, dolanlanır. Bal kaymak yapılır. Alınlara sürülür.
İşini bilenler. Gemilerini yürütenler. Onlar en öndeler. Bilenler bilmeyenler.
Alkış tutmasını da iyi bilirler. Sonra ne hale gelirler?

Bırakalım bu işleri. İyiye değildir gidişleri. Düzeltmeli bakışları.
Kulak verip duymalı yakarışları. Çöpe atmayalım insanlıkları.
Bu gün varız diye güvenme yerine. Sende gidersin gelirler yerine.
Yerinde vardır iner derinden derine. Sıcak vurmaz inerim deme serine.
Döner kimileri döndükleri yerde. Çare olmasını bilmezler hiç bir derde.
Hepsi yüzer aynı selde. Yıktıklarını görmezler hiç bir yerde.
Ömürden ömür beğen. Senden olur hep elden giden.
Hayat dediğin değirmen. Dertlerinle dönen.O’nu döğen, eleyen. İncecik hale sokan.Yine senden.
Birbirimizi anlamalı. Hayatla bağ kurmalı. Tek olmadığımızı anlamalı. Paylaşımcılığa katılmalı.
Fikirde, görüşte, alışta, verişte. Selametin yolu açılır. Geleceğe iyilikler taşınır.
Yoksa art niyetle aşınır. Sonra çok aranır. Aranır da neler bulunur? Sorulur.

Güven Gürbüz

19 Haziran 2023

Şebinkarahisar /Ankara

AYRI, AYRI. VARDIR BİR GAYRI.

AYRI, AYRI. VARDIR BİR GAYRI.

Der kimi; Sakalım yok ki sözüm dinlensin. Bir diğeri; Kim duyarsa o’na seslensin. Duyan beri gelsin.
Söyleriz söylediğimizi. Unuturuz dünkü yediğimizi. Duyuramadık sesimizi. Aradık ne kadar varsa vekilimizi.
Yıllardır söyleriz şarkımızı. Dile getiririz memleket aşkımızı. Velakin gurbet ellerde buluruz ekmeğimizi, aşımızı.
Vilayetlik, Vilayetlik. Gösteremedik mi acaba dirayetlik? Şebinkarahisar dedik.İade istedik. İade-i itibar dedik.
Siyasiler bildiler. Muhakkak olacak dediler. Gazeteler yazdılar. Cümle alem okudular. Daha, daha, neler yapmadılar?
Dün dündür, bu gün bu gün demeyin. Söylediklerinizi bir lokmada yutmayın. Bu millet unutur sanmayın. Yapmayın.Etmeyin.

Yine çalıyor Vilayetlik davulları. Dört bir yandan öttürüyorlar zurnaları. Her bir yerden oyun havaları. Yerinde hepsinin neşeleri.
Tutmuşlar köşeleri. Çoğumuş hepsininde nüfusları. İyi hesap edilmiş gelirleri, giderleri. Daha varımış neleri, neleri?
Arıyor gözler bizim memleketlileri. Hiçte çıkmıyor sesleri, solukları. Unuttuk mu, unutturduk mu vilayetlikleri?
Nerede Vakıfları, Dernekleri? İlk hani Şebinkarahisar olacak diyenleri? Arıyor, bulamıyor kimsenin gözleri.
Bırakın arka köşeleri. Bitmez bu hatır gönül işleri. Dile getirelim gerçekleri. Çalalım açılmaz denen kapıları.
Bulunur elbet sahip çıkacak allahın kulları. Tarihine, geçmişine, atasına, ecdadına sahip çıkanları.

Ne ünlülerimiz var bir bilseniz. Dünyaya örnek ah bir görseniz. Onlar bizim gurur abidelerimiz. Okumuşlarımız. Yazmışlarımız.
Kalesinden gürler top atsanız. Ankara’dan sesini duyarız. Kime, ne olmuş, hemen koşarız. Bir araya gelir kenetleniriz.
Ecnebiler bilseler Meryemanayı. İhmal etmezler her sene gelip görmeyi. Birde onarıp halden en iyi hale sokmayı. Hakettiğini bulmayı.
Camilerin her biri anlatır bir tarihi. Tarihi pınarlarımızda yokmuydu sahi? Her birimiz her şeyi anlatmakta bir dahi.
Tünelide oldu. Sahile doğru uzandı. Ormanları karşıladı. Envai çeşit kuşlar şakıdı. Hepside Şebinkarahisar dedi. Yerini gösterdi.
Daha ne yazsak. Daha neyi anlatsak. Nüfusa da hiç dokunmasak. Ne varımış bunda desek. Kışın eksilir, Yazın çoğalırsak. Dikkate alsak.
Yetkililer. Etkililer. Falanca falancada söyledi dediler. Vilayetlik kapıları açılır. Uyanık ilçeler tarafından kapılır.Dikkat çekilir.

Ne oylar verdiler, ne oylar. Oy verdikçe çoğalırlar. Neden acaba diye sorarlar. Vilayetliği de iade etsinler artık derler.
Metropoller şiştiler. Yaz geldikçe memlekete koştular. Bağlar bahçeler her çeşit meyveler. Dalında yemyeşil sebzeler.
Tertemiz hava. Balığın düştüğü tava. Bir yanında Kılıçkaya. Göletler sularla dolup taşmaya. Daha ne var bunları anlatmaya.
Memleketin diyorlar her yanı kaya. Olsun yinede koşarız yaya. Dizlerimizde güç varsa dayanmaya. Çıkarız tarihi kaleye.

Velhasılı memleketle bir bütünüz. Her gelip geçenin sözünü dinleriz. Her kafadan ne ses çıktığını da biliriz.
Çok şeyler söylediler. Dilden dile uzattılar. O’nu sevenler. Şebinkarahisarı dev bir insana dönüştürdüler.

Bunun sonu Nasrettin Hoca ile sona erişsin, adet yerini bulsun. Ne diyelim.

Saçlarım Sakalımdan Daha İhtiyardır da Ondan

Hoca, günün birinde berberde tıraş olurken, müşterilerden birisi;
“Hocam, maşallah, saçları ağartmışsın, lakin sakalın pek o kadar değil, neden acaba?”
deyince o da; “Beyim, bunda bir aksilik yok, saçlarım sakalımdan daha ihtiyardır da ondan.” der.

Bir bütünün parçaları. Farklı olur anlatması geçen yılları. Kimi eskir, kimi yeni kalır. Kim bilir neleri anlatır.
Anlamak isteyen anlar. Sevgisini gönlünde saklar. Kimi hatırlar sorar. Kimi hatırlatır yorar. Gönül bu neyler. Sevdiklerine sözü geçer.

Sizlerin olsun umut vadeden yıllar.

Güven Gürbüz

17 Haziran 2023

Şebinkarahisar /Ankara