DÜNYA TEHDİT ALTINDA

DÜNYA TEHDİT ALTINDA

Yeryüzünde yaşayan insanlar; ” Hiyerarşik düzende oluşan bir takım sapmaların kaynağında yer alan, temel unsur, yönetimsel faaliyetlere dayalı gelişen, yalnış kararları, uygulamaları, hareketleri, tarzları, düşünceleri, vs.vs ile birlikte bir bütün olarak, dünyamızın geldiği en son noktada;

Güvensizliği en büyük tehdit olarak ortaya koyuyor.

Ülkeler, hep biri, diğerine göre kendini tehdit altında görüyor. Ortadoğu ve Asyada yaşanan savaş gerginliklerinin tarihsel izleri silinmeden, Avrupa ciddi risk altında olduğunun hesaplarını yapmaya başladı. Güvensizliğin nükleer güce kaymaları hızlandıracağı, bunun öncülerinin hangi ülkeler olduğu ise gözler önüne serilmiş halde.

Dünyayı yaşanır bir halden çıkarma heveslisi olmak ise başka bir muamma. Halkların kaderi ise yönetenlerin insiyatifine terk edilmeye doğru ötelenmekte. Güçler savaşının önlenmesi adına oluşturulan paktların arasında, varlığını sürdüren Nato ise, batılı ülkelerin sığınma alanı olarak, savaş argümanlarının kullanımında işbirliği, yardımlaşma, destek, kuvvet sağlama, vs alanlarda destek unusuru olmayı sürdürürken, kendisine karşı alternatif güç olarak koyduğu unsurlara karşıda ortak gardını almak durumunda. Her ne kadarda uygulamaları tartışılır halde bulunsada, güvensizlik ortamında yegane dayanak noktası halinede gelmektedir.

Kimin, kime, karşı neden güç olduğu, ekonomi savaşlarının altında yatan asıl gerçeğinde temelini oluşturuyor. Ekonomik ambargolar, yaptırımlar, baskılar, sindirmeler, vs ile güçler birbirini zayıflatma seçeneğini her zaman kullanmaktalar. Masada ortaya açılan kartların hileli, oyuncuların maskeli, tutumların sahte, davranışların yanıltmacalı olabileceği her zaman göz önünde tutulmak zorunda. Keza tutum, gelecekte yaşanabilecek endişe ve tedirginliklerinde dozunu artırabilir veya azaltabilir. Yönetimsel faaliyetlerin odağında yer alan yönetenlerin bu anlamda staretejilerini iyi kurmaları şart.

Ukrayna gündemi ile çalkalanan dünya halklarının, Ortadoğu ve Asyada gelişen gündemlere göre daha duyarlı olması, ekonomik güç unsurlarının yaygın olduğu ülkelerin merkezi Avrupa olmasının da ayrı bir önemi var. Sessizliğin hayra alamet olmadığı her zaman söylenen sözler arasında, savaşlar tarihinde bahse konudur. ” Sessiz atın çiftesi pek olur “ve ” Ummadığın taş baş yarar ” sözünde olduğu gibi güvensizlik ortamında, ülkelerin ne hal alabilecekleri, endişenin temel kaynağını ateşlemektedir.

SSCB ruhunun uyandırılmaya çalışıldığı, nükleer güçlerin boy gösterisine kalkışma eğilimleri olduğu, ekonomik üstünlüğün elde edilmesi uğruna, enerji kaynakları üzerine tasarrufa yönelmek için alınmaya çalışılan aksiyon planlamaları, Ülkelerin küçültülerek yönetimlerine müdahalede güç elde etme çabalarının olabileceği, ekonomik bağımlılık unsurlarını artırarak söz hakkı elde etme gayretleri, en kötüsü diktatoryal hakimiyet kavramına kapılmasından endişe edilen yönetimsel faaliyetler vs.vs.vs. bir çok kanaldan düşündürücü olmaya ve güvensizlik ortamınında dünya tarihinde yer edinmesine, dünyanın tehdit altına girmesine zemin hazırlamaktadır.

Ekonomi savaşlarının içerisinde de yer alan, fiziki savaş malzemelerinin de tedarikçisi konumunda olan sektörler ise, ürettiği argümanlarını ülkelere satarak kazanç temini, yönetimsel faaliyetlerinde yeni dünya düzeni altında sergiledikleri politikalarla zemin hazırlayabilecekleri, her zaman gündemlerde yerini almıştır. Canlı örneklerini yıllarca ortadoğuda gördüğümüz bu görüntüler, iyi niyetli olmayan unsurların açık ve net organizasyonları olduğunu göstermiştir.

Dünya açlık, susuzluk, yoksulluk, iklimsel tehditler vs uğraşırken, savaş unsurununda bir yandan sivrilerek, serseri mayın gibi ortada gezmesi, elbetteki tehdit altında olduğunun bilinci ile hareket eden ülkeleri, güvensizlik ortamında huzursuz etmeye devam edecek gözükmekte.

Barışın temelinde yatan hümanizmin, en tepeden, yönetimsel icraatların başını çeken unsurlardan başlamak üzere, tabana doğru yayılması beklenir. İnançlarımızın temelinde de yatan ana kaynak yine bunun üzerinedir. Dünya milletleri yüksek şuur ve bilinçle hareket ederek, kendilerini yönetecek yönetimsel organları ve başındaki yöneticileri çok iyi değerlendirerek başa getirme düşüncesinde olmalıdır. İki dudağın arasında alınan kararların odağındaki yöneticiler, bir anda savaşın acımasız koşullarına davetiye çıkarmakla kalmayıp, cehennem ateşinide yakabilme noktasına gelebileceği göz ardı edilmemelidir.

İlk defa Mustafa Kemal Atatürk tarafından 20 Nisan 1931’de seçim dolayısıyla millete beyannamesinde dile getirdiği “Yurtta sulh, cihanda sulh” sözü, Bu ilke, 1961 ve 1982 Anayasalarında da yer alan Türkiye Cumhuriyeti’nin temel dış politika düsturudur. “Yurtta sulh, cihanda sulh” en geniş ve yaygın anlamıyla teknik bir deyim olan kolektif güvenliği, milletlerarası barışın korunmasını ve devamlılığını da ifade eder.

Savaşsız bir dünya için tüm dünya halkları aynı düşünce çemberi içinde yer almalı ve “Savaşa hayır” demeli.

Dünyamızı tehdit eden tüm unsurların ortadan kalkmasını, adil bir dünya düzeninde barış ve sevgi güvercinlerinin dünyanın dört bir yanını uçuşmasını diliyor, Sevgi ve saygılar sunuyorum.

Güven Gürbüz

13 mart 2022

Şebinkarahisar / Ankara

Bir cevap yazın