” BAŞLIĞINI SİZ BULUN!… “
” Küresel ısınmanın etkisiyle dünya coğrafyası ciddi boyutlarda doğa olaylarına gebe hale geldi. Bu gebelikten doğan olumsuzluklar tüm dünyayı etkisi altına almakla beraber zarar ve ziyanlar ve de kayıplar had safhaya çıktığı da artık hissedilir ölçüde görülmeye başladı. Bunun üzerine bir de bilinçsiz toplum kesimlerinin vurdum duymaz tutumları tuz biber olmaya yetiyor. Üzerlerine çok ciddi sorumluluk düşen yöneticiler ise kendi söylediklerine kendileri dahi inanamaz hale gelebiliyorlar bazen. Dünyanın bu hale gelmesinin en büyük sorumlusu, yönetilmesi gereken yöneticiler olduğu gerçeği ile de karşı karşıyayız gibi duruyor. Eğer yöneticileri de yönetecekleri de aramaya kalkarsak bunun sonu hiç gelmeyecek gibi gözükecek.
Uzun yıllar boyunca küresel ısınmanın etkileri tartışılıp kararlar alınması beklenirken, konulara sırtını dönen yöneticiler, meydana gelen sorunların ceremesini insanoğluna yüklemekle kenardan seyirci kalmamalıdır.
Yenilikçi toplumlar olarak örgütlü ve bilinçli olma yolunda emin adımları atmak zorundayız. Yoksa insanoğlunun varlığı sadece suluetinden ibaret kalacak.
Eriyen buz dağları, yükselen sular, kıyı cenneti kentleri tehdit etmeye başladı.
Var oluştan bu yana buz dağlarının erimesiyle birlikte, buzulların altında yaşıyan virüsler, doğanın sularına karışmaya başladı. Dünyanın bir çok ülkelerinde erimeden dolayı bu durum tsunami tehditinin varlığı karşısında teyakkuza geçirdi. Kutuplar tehdit altında.
Ülkeler çıkar hesapları peşinde. Dünyanın uydusu ayın dünyaya yakınlaşması ile birlikte önümüzdeki yıllar da dünya da gelgit olaylarının artması kaçınılmaz hale gelecek. Uzay çöplüğü bir yana, meteor ve astoit çarpmalarına karşı güvensiz ortam uzay güvenliği ile birlikte dünyayı da tehdit ettiği yine gündemlerde. Ülkeler işbirliğine çağrılırken yine umursuzlar sırtları dönük uykuya yatmaya devam ediyor.
Dünya ısındıkça ısınıyor. 40 dereceleri normal görmeye başlayacağımız dönemler kapıda diyenlere de şaşmamak lazım. Aşırı sıcaklık doğa ananın canını sıkmaya devam ediyor. Orman yangınları tüm dünya da ciddi bir tehdit oluşturuyor. Yanan ormanların yerine yeni fidanlar dikilsede, yanan ormanların yeri ancak yıllar sonra doldurulabiliyor, ya da gözü doymayan rantçılara kalıyor.
Yasalar, kanunlar, nizamlar sürekli değişikliği uğrarken, Doğanın anayasası değişmiyor. Doğa kanunları kendi hükmünü uygulamak için kimseye sormuyor. Yine dereler taşıyor, bulutlar şiddetle yağmurunu boşaltıp gidiyor, hortumlar aniden oluşup kentleri dümdüz ediyor. Yer altının da doğa olayları arasında ki payı düşündürmeye devam ediyor. Depremler, yer sarsıntıları, heyelanlar, yok olan yeraltı kaynak suları, yanardağ faaliyetleri, obrukların oluşumu vs.vs..peşpeşe birbirini izliyor..
İnsanoğlu’nun alması gereken radikal kararlar alınmadığı müddetçe çağın bizleri hiçte iyi bir yere götürmediği gerçeği ile karşı karşıyayız. Dünya ülkelerinin başındaki en üst yönetimden, en alta doğru tüm yöneticilerin sorumlulukları tartışılır hale gelmeye başladı. Yönetemeyenlerin sorumluğu yönetebilme kabiliyetinde olanlara devredilmesi elzem hale geldi.
Küresel ısınmaya yol açan etkenlerin faaliyet alanları; en az %25 tam kapanmaya, modernasyonu ve revizyonları %50, uygulama alanlarında ki denetimleri %25, artırım sağlanarak hedefler ve aksiyonların oluşturulması ve behemehal aktifleştirilmesi, uluslararası anlaşmalarla sabit hale getirilmesi beklenir.Zaman hızla akarken kayıpların azaltılarak minimize edilmesi gerekir.
İnsani çerçevelerde alınması gereken önlemlerin göz ardı edilmesi, geçiştirilmesi, vurdum duymaz davranılması, uykuya yatılması, görmezcilikten gelinmesi vs.vs. ileride daha ciddi tehditleri beraberinde getirmesi, daha vahim sonuçlara mahal verebilir.
Ülkeler uzay çağından bahisle, nükleer silahlanmalara üstü kapalı ve açık meylettikleri gerçeği, dünyayı saran ciddi tatbikatlarla gözler önüne serilmeye çalışılmakta. Üzerinde düşünülmesi gerek konunun önemi ” Su uyur, düşman uyumaz” sözünü çağrıştırıyor. Bu nedenledir ki, sorunların kaynağına inilmedikçe hiç bir sorun sorun olmaktan çıkmayacaktır.
Ülkemizin geleceğinde söz sahibi olan yöneticilerin de elbettek bu konuları düşünmediğini düşünemeyiz. Ancak düşünmelerin neresinde durduğumuzu da bilmek, yerinde ve zamanında düşünerek aksiyon planlarını uygulamaya geçirebilmeliyiz.
İnsanoğlu’nun yüksek idrak gücüyle, düşüncelerini geliştirerek,yönetimsel kavramlar ve sosyal yaşamın gereği olan vazifeleri ile birlikte, uygulama ve kavrama yeteneğini olgunlaştırması beklenir.
Bilinçli toplum olma, hep bir adım önde koşma yolunda, tüm vatan, millet, memleket sevdalılarına..
Sevgi ve hürmetle..
Güven Gürbüz
01 Ağustos 2021 Ankara”