YAKIŞTIRMAZ KENDİNE ZARARI BENDİNE

YAKIŞTIRMAZ KENDİNE ZARARI BENDİNE

Göz dikerler. Büyük, küçük, demezler. Yaşamın içerisindeler. Kendini kendinden bilmezler.
Toprağın altıda, üstüde, bir derler. Eşer, deşer, keser, biçer, alır, kaçar. Görünmezler.
Götürürler bizden birer, birer. Zaman ne kadar da dar. Göz açıp kapayıncaya kadar. Manidar.
Islanınca topraklar. Yeryüzüne çıkan solucanlar. Yem arar uçuşan kuşlar. Umursamazlar.
Isınınca toprak. Yeryüzüne çıkar mantarlar. Kim bilir hangi ağacın gölgesinde seni bulurlar?

Bizi bizden çalanlar. Çantada keklik gibi görenler. Uykumuzu bölerler. Nerelere dalarlar?
Yaşamımızdan çalanlar. Kendilerine paye çıkaranlar. Bilmezler ki peşinizden koşar uyananlar.
Söz geçer mi arsızlar. Her yerde ipsizler, sapsızlar. Karşımızda dursalar. Utanmazlar.
Edeple oluşur hayalar. Ar ile olgunlaşır damarlar. Utanma nedir bilmez karşısında da dursalar.
Hoca Nasrettin bir zamanlar. Yaşayıp, görüp anlatmışlar. Zaman geçsede değişmez arsızlar.

Buraya Yeni Taşındığımızı Sanıyordum

Hoca ile hanımı bir gece yataklarında mışıl mışıl uyurlarken evlerine hırsız girer.
Usta hırsızın, onlar uyurlarken evde bulduğu değerli eşyaları bir çuvala doldurup
kapıdan çıkacağı sırada Hoca Efendi uyanır. Bir bakar ki hırsız eşyalarını çuvala doldurmuş götürmektedir.
Alelacele kalkan Hoca epeyce bir süre hırsızı takip ettikten sonra ikisi birlikte bir eve girerler.
Bu ev de hırsızın evidir. Karşısında Hoca’yı gören hırsız heyecanlı bir şekilde;
“Hoca Efendi, benim evimde senin ne işin var? Burası benim evim, haydi var git işine!”
der.Hoca, hırsızın pişkinliğine aldırmadan cevabını yapıştırır:
“Be adam ne kızıyorsun? Senin sırtındakiler bizim evin eşyaları değil mi?
Ben de buraya yeni taşındığımızı sanıyordum!”

Akarsu gibidir yaşam. İlk doğduğundaki ihtişam. Üstüne yakışır, giyim, kuşam.
Bir dursam der, bir aksam. Akan derelerle çoğalsam. Irmaklara, göllere, karışsam.
Taştığımda ağaçlar altında gölgem. Yağmurlarla rengime renk katsam. Denizlere de ulaşsam.
Bitmez arzunun pençesinde ki gizem. Açıldıkça açılsam. En güzel yerlerinde çözülsem.
Nedir ki hiç bilmesem keder, elem? Toprağa can verdiğimde her defasında ot olsam. Bir tutam.

Yaşarken anlarız iyileri, kötüleri. Yol yürürken biliriz dağları, tepeleri. Esen rüzgarları.
Bir kelebek gibi ömür diyenleri. Sivri sinek gibi kanımızı emenleri. Doğada hastalık saçanları.
Hakkımız hak olsun,görmeli hak edenleri. Baş tacı etmeli hakkı, hukuku, koruyanları. Yaz bunları.
Sevgi ile çoğaltmalı en güzel anlayışları. Yaz gelince unutmamalı karakışları. Hatırlat onları.
Biz yaşadık öğrendik bilmeleri. Kolay gelir hoş söz ile örmeleri. Çoğaltmalı güzel örnekleri.

Güven Gürbüz

18 Ağustos 2024

Şebinkarahisar / Ankara