Ekolojik dengeden virüslere

Ekolojik dengeden virüslere

Yaşam döngüsü içerisindeki doğa; yaşamı ortak paydalara bölerek tüm canlılara kucak açmak için kendi kendini yenileyerek ayakta durmaya çalışıyor. Bu ayakta duruşu desteklemeyen insanoğlu ise kendi kendini yok etme yolunda ilerliyor. Ekolojik dengenin bozulması her türlü olumsuzluğa zemin hazırlasada, bu dengenin ayakta durması için harcanacak çabalardan muaf kalan çevreler, kendilerinde hissetmeleri gereken sorumluluğu ise görmezden gelmeye devam ediyorlar. Emisyon salınımlarından, sanayideki üretim kanallarının revizyonundan tutunda, bireylerin kişisel sorumluluklarına kadar bir çok husus, aynı bağlamda büyük öneme haiz konular arasında yer alıyor.

Ekolojik dengenin bozulması ile birlikte mevsimsel hareketlilikte gözlemlenen olumsuzluklar ise başlıbaşına düşündürücü olmaya devam ediyor. Anadolu’nun çölleşme yolunda ilerlediği savlarından, karadeniz ikliminin akdeniz iklimine dönüşeceğine, tarımsal üretimde geleceğe dönük, yabancı ülkelerde toprak kiralanmasına, yaşamda en elzem olan suyun sevk ve idaresinde alınacak radikal kararlara kadar bir çok konu yine aynı şekilde düşündürmeye devam ediyor.

Doğanın çektiği eziyetlerin baş sorumlusu, insanoğlunun sağlığı söz konusu olduğundaysa bütün akan sular duruyor.

İnsanoğlunun çare bulamadığı bir çok hastalığın sebep ve sonuçları artık mikrobik olmaktan çıkıp virütük nedenlere bağlanabiliyor.

Tıbbın çaresiz kaldığı her durumda virüsler yine başrolü oynamaya devam ediyor. İnsanoğluna karşı düşmanca davranan virüsler laboratuvar ortamlarında yapılan bir çok deneylerle sıkı bir incelemeye tabi tutularak araştırılsada, onlara karşı mücadelede yinede yetersiz kalınabilmekte. Virüslerin dünyanın varoluşundan bu günümüze kadar ki evrimleşmeleri, adına mutasyon denilen değişimlerle, insanoğlunu zorladıkça zorlayacağı aşikar gözükmekte. Doğada var olan adına virütük canlılar dediğimiz varlıkların ekolojik dengenin bozulması ile birlikte güçlendikleri gerçeğini de dikkate almak gerektiği açık ve net ortaya çıkmaktadır.

VİRÜSLERLE YAŞAMAYI ÖĞRENMEK

İnsanoğlu’nun yeterli ve dengeli beslenmesinden, doğaya, çevreye, kendisine ve topluma karşı olan sorumluluğundan bahisle, virüslerle birlikte yaşamayı öğrenmesi gerekliliği net ve açık ortada bir öğreti kuralı olarak karşımızda durmakta. Bu öğretiler; Okullarda ders statüsünde, işyerlerinde eğitim organizasyonlarında, medyada bilgilendirme programlarında, eğitsel çalışmalarla sergilenmesi gerekmekte. Kanun yapıcılar yasal statülerde kanunlar ve nizamlar yönünde öncü, takipçi, uygulayıcı, uygulatıcı, denetleyici rollerini hassasiyetle yürütmelidir.

Virüsler yok olmayacak. Milyonlara varan virüs türleri, adını bir çoğumuzun bilmediği bir çok hastalıklarında altında yatan gerçekler arasında oluğu bilincinden hareketle, gelecekte çok vahim sonuçlara canlıları taşımadan, ekolojik denge unsurunu da dikkate alarak hareket etmek ve bu yönde küresel hareketlerde, diğer ülkelerle de işbirliği içerisinde alınacak kararlara iştirak edebilmeliyiz.

EN BÜYÜK SORUN ÇEVRESEL SORUNLAR..

Dünyanın bir çok ülkesinde çevresel sorunlar bir çığ gibi büyümekte. En küçük kasabadan, büyük şehirlere kadar, çapı her ne olursa olsun çevresel sorunlar behemehal giderilmesi ve yetkililerinde önlemlerini yerinde ve zamanında alması gerekir. Toplum sağlığını tehdit edecek duruma gelmeden alınacak her önlem gelecek için bir güven unsuru olacaktır.

Avrupada sanayi teknojileri gelişip emisyon salınımları minimize edilmeye çalışılırken, gelişmekte olan bir çok ülkede maalesef eski teknolojilerle, revizyona tabi tutulmayan sanayi kolları gelecek için endişe verici olmaya devam ediyor.
Doğalgazın hava kirliliğini önleyici etkisi çok iyi bilinmesine rağmen, bir çok yerleşim alanlarında kömür tüketimi çevreyi ve insan sağlığını tehdit etmeye devam ediyor. Sanayinin atık suları deşarj ünitelerinden ve filreleme sistemlerinden geçirilmeden dere, ırmak, baraj ve deniz sularına karışmakta, burada yaşayan canlılarıda tehdit edebimekte.

DENETİM ŞART

Kanun yapıcıların yapması gereken en önemli görevlerinden biriside denetim mekanizmasının kurulması ve işletilmesidir. Bu mekanizmanın uygulayıcılığı, gelecekte çevre ve insan sağlığı için elzem bir konudur. Bu mekanizmada yer alacak unsurların ise eğitimli ve bilinçli olması, görevini yerini getirmeyenlerin ise cezai müeyyidelere tabi tutulması gerekir.

Ekolojik dengeden, iklimsel hareketliliklere, doğa dan insanoğluna, insanoğlundan tüm canlılara uzanan çetrefilli yolda, sonuç ne olursa ” SAĞLIK herşeyden önce SAĞLIKLI ORTAMLARDAN doğar” sözünden hareketle,Toplum olarak daha çok bilinçle hareket etmek zorundayız.

Sağlıcakla kalın

Güven Gürbüz

06 Şubat 2020 – Ankara

BİLİNÇLİ OLMAK

BİLİNÇLİ OLMAK

“Toplumların gelişiminde en büyük olguların başında gelen bilinç.

Bilinç kaynaklı atılacak her adım, nitelik ve nicelik bakımından, sonuca odaklı düşünce yapısının bir sentesi olarak ortaya çıkacaktır.

Karar mercileri ve uygulayıcıları aldıkları her insiyatifte yarar sağlama noktasında toplumun gelişimine de kaynak yaratacaktır.

Topluma düşen pay ise; bu mekanizmaların tesisinde yöneticilerine rolünü iyi kavramak ve seçimlerinde de isabetli davranmak mecburiyetindedirler. Demokrasilerde hakkaniyet ölçütü; Uygulamaların sonunda topluma sağlanan kazanımlar ve gelişimine olan katkılardır. Bu katkıların nerede, nasıl, ne için olduğu, adilena, hakkaniyet, insancıl yönleride dikkate alınması gerekir.

Toplumların gelişimine negatif etki yapan tüm unsurların yok edilmesi her zaman demokratik davranış kurallarının ilke olarak kabul edilmesine bağlıdır.

Eşitlik; bireylerin çağa uygun bir hayat tarzından adilane bir şekilde yararlanması ve yararlandırılması demektir. Toplumun bir kesiminin müreffeh düzeyi olağan üstünü gösterirken, bir tarafın aşağıda kalması eşitsizliği ifade eder. Bu eşitsizliğin giderilmesinde de en büyük etmen milli gelirin adil dağılımından geçmektedir. Toplumda yaşayan her bireyin milli gelirden adilane bir pay alması gelişimine mutlak katkı sağlayacaktır. Bu dağılımın gerçekleşmesinde de bilinç düzeyi yüksek idarecilere olan ihtiyaçta mutlaktır.

Hayatının idamesi için tüm gücüyle çalışmasına rağmen kazanımları ile zor ayakta duran ailelerin ve bu ailelerden oluşan toplumların bireyleri için geleceğin neyi ifade edeceğinin idrak ile oluşturacağı bilinç, atacağı bir sonraki adımın nereye gideceği noktasındadır. Bu noktadan hareketle atacağı her adımda, alacağı her kararda,bilinçle davranması gerektiğinin bilincine de ulaşmış olacaktır. Yöneticilerini seçerken; onların da bu bilinçle hareket edip etmediklerini iyi sorgulayacak ve demokratik haklarını kullanırken de yine BU bilinçle hareket edecektir.

Bilinçli olmak her şeyden önce bilgilenmekle edinilecek bir aşamadır.

Bilinçli olmak bir yana, bilinçli davranmakta önemlidir.

Bilgi sahibi olmadan, bilinç sahibi olmakta düşünülemez. Bilgilenmenin önünü açan tüm sosyal açılımlar iyi değerlendirilmeli, gelişen teknoloji ile birlikte bu imkanlardan da faydalı bir şekilde istifade etmekte gerekir. Zamanın bu yönde iyi kullanılmasıda yine önemli bir faktördür. Yoğun çalışma durumlarına maruz kalmasına rağmen yinede her bireyin bilgi ile aydınlanarak, topluma karşıda sorumluluk duyguları olduğunu bilmesi gerekir.

Dünya üzerinde var olan tüm toplumların iyi bir sentezi yapıldığında; bilinç düzeyinin yükselmesinde eğitime ve öğretime de verilen önemde aşikardır. Geleceğin emin ellerde geleceğe taşınması, müreffeh düzeyin gelişiminden, medeniyetin getirdiği imkanlardan, eşit yararlanmaya kadar bir çok aşama, aklın ve zekanın ürünü, bilgilenmenin özü, doğruluğun izini süren, bilinçle sağlanabilecektir.

Aklın ve bilimin yolunda düşünmeye, bilinçle davranmaya devam.

Sağlıcakla kalın..

Güven Gürbüz

27 Ocak 2021 – Ankara”