Karanlık çökerken sisli mahallemizin dar sokaklarına, bizler hala saklambaç oynardık.
Sokak lambaları bir yanıp,söner sonra yanmaya karar verir aydınlatırdı birden.Yaşasın diye bağırır,
Sevindirik olurduk. Komşumuzun oğlu Muharrem’in annesi camdan yanık bir sesle bağırırdı;
“Yerlere döşenesice,baban gelir şimdi sen gelme eve daha,görürsün gününü!…”
Bizim Muharrem burnunu çeke,çeke evinin yolunu tutar.bahçe kapısında bekleyen annesi,
hışımla kolundan tuttuğu gibi çekerdi eve..
Kış gelince odun,kömür alabilen aileler mutlu sayılırdı.Kocaman kamyon gelirdi sallana,sallana,
Kornaya basınca sıçrardık birden yerimizden..Yol ortasına yıkılırdı karaelmas kömürü.
Çoluk,çoçuk toplaşır,bayır aşağı çeke,çeke indirirdik kovalarla kömür yığınını.
Akşam olurdu. cayır,cayır yanan sobanın etrafına oturur,üstünde kaynamakta olan demliğin çay kokularını
içimize çekerdik.Bir yer sofrası kurulur güle,oynaya yerdik…
Kocamancıktı.Nede olsa bizim dünyamızdı.Sohbet ederdik,hayal kurardık,
Kimimiz şoför olurdu.ulaşılmaz hedef.en yeni bildiğimiz o zaman murat124 arabalardı.birde Anadol vardı.
Bir gün hatırlarım kaza yapmış yol kenarında duruyordu,sahibinin kenara çektiği bir at arabasının çılgın atı samanı çıkan arabayı kemirmekteydi.
Kimimiz berber olurdu,Söz ulan derdi içimizden biri;
“Ben berber olursam hiç kimsenin kafasını sıfıra vurmayacağım,yazık günahtır.“
O zamanlar uzun saç bırakılmazdı Annem rahmetli derdiki uzun saç adamın gücünü alır..
Bizde kanardık tabii,nede olsa çoçuktuk..
“Aman oğlum pis yere basma,şeytan cin olur,ağzın eğrilir allah korusun.”
Bizde ağzımızı mahsus eğer böylemi derdik,uzaktan beş parmağı görünce tamam,tamam daha yapmıyacağım diyen bizler,
o küçüklüğün toz pembe yollarında geçen yıllar.İşte bizler…
Şimdilerde atariden aşağısı kurtarmıyor,şimdikiler bir alem..Sorsanız hepsi astronot olmak ister.
Kimse bahçedeki ota,çöpe bakmaz.üstelik bir çöpte o atar.kim süpürmek için uğraşmak ister..? sorsanız hepsi kaçar.
En küçüklük arkadaşım aklıma geldi şimdi.
Adı Kenan dı.Annesi vefat etmişti,ağlamasına evde zaptedememişler bizim eve gelmişti.
Annem onu kucağına alıp sevmiş teselli verirken bizlerde onunla birlikte sulu pınar olmuştuk.
Karaönlük giymek,hayatta ilk tanıştığımız üniforma oldu.O renkle özdeş hayatımız,o rengin
üstünde beyaz yaka ile ışıl,ışıl parlardı.İlkokula yeni başlayacaktım.
Annem Rahmetli sipariş verip bir önlük diktirmişti.Önlük eve geldi.
Taktığım gibi sırtıma mahallenin ortasını buldum.çoçuklara göstermek için..
Birden gülüşmeler başladı..Birisi ordan
“Heheeeee hee o kız önlüğü.” diye …
Koşa,koşa geldiğim evde annemin eteğinden çekiştire,çekiştire ağladığımı hatırlıyorum.
Bana kız önlüğümü diktirdin diye yapmadığımı bırakmadım,kadıncağız sonra değiştirip
Erkek önlüğü aldı benimde okula ilk başlamam gerçekleşti,Kara önlük tarih boyunca
evrimleşip maviye,sonrada gökkuşağına kavuştu.Tarih bizim küçüklüğümüzde karatahta’da
Tebeşir tozunun karıştığı bir bez parçası oldu.
Kocamancıktı ama bizim dünyamızdı.Tam 33 yıl öncesiydi…Yokluk vardı yanında çoçukluk.
Bodurdu yetişemedi boyu,yetiştikleri yettide arttı bile.Anasının kollarında idi.adı küçüklüktü.
Şimdi hiç bir eser kalmadı o yıllardan belki ama anısı dün gibi taze yatmakta gönlümüzün ta en uc köşesinde.
Şimdilerde aramızda olmayan nicelerinide rahmetle anıyorum.
O günlerin anısına bu yazımı yadediyorum.
Varlıkta yok olan,Yoklukta mutlu kalan tüm insanlar için diyecek tek bir söz kalıyor.
Gönül ne kahve ister,ne kahvehane,
Gönül bir dost ister kahve bahane…
Sağlıcakla kalın,Dost kalın.
15 Mart 2003 – Ankara-Çankaya
Güven Gürbüz
www.sebinmedya.com
Genel Yayın Yönetmeni
Yazarı