NE KADAR, HEPSİ KADER.
Dünyanın yoktur dengi. Evrende saklıysa gizemi, bizdekisi sezgi.
Dönmekle dönmekte, dönmekle evrende bulur her bir dönen ahengi.
Sırlar aleminin varmıdır rengi? Yaradılıştan bu yana döner bu döngü.
İlmek, ilmek, içimizde örülen örgü. Adı ilim, bilim, irfan, görgü.
Soruldukça sorulur bitmez bu sorgu. Yaşadıkça çözülür, artar ilgi.
Yaşamın gayesinde gelir önce sevgi. Sevildikçe, sevdikçe, artar saygı.
İçimizdeki neden bizi sürükleyen kaygı. İyiye iyidir hep iyinin dengi.
İyi düşündükçe azalır kaybolur gergi. Yumuşar, çözülür, artıkça bilgi.
Uzat. Kısalt.Tut. Kopart.Kolaymıdır her soruya bulmak her zaman bir yanıt?
Yaradanımızın yeryüzünde yarattıkları değilmidir hepimize birer kanıt?
Eline al kalemi, birde kağıt. Aklını al başına, koy önüne, kafanı dağıt.
Değişir her düşünce güngelir kalmaz sabit. Önce değişime kendini tanıt.
Düşünürsün, bulursun, birer kanıt. Kendinden, kendine bulunur iyi yanıt.
Tut yaşamın elinden, al başını git. Çık bakalım dağlar başına, at, tut.
Havalansın balon gibi havaya, unut. Can dediğin nedir ki? tutunduğun simit
Birine gel derse, birine de git. Dünya dedikleri han gibidir evrende sabit.
Cennet ile Cehennem Dolana Kadar
Geveze adamın biri Nasreddin Hoca’yla sokakta karşılaşır.
“Hoca Efendi, sen görmüş geçirmiş ve okumuş bir adamsın, bilirsin.
İnsanlar ne zamana kadar ölecekler?” diye sorar.
Hoca adamın niyetini anlamıştır, şöyle bir sakalını sıvazladıktan sonra;
“Be adam, bunu bilemeyecek ne var? Cennet ile cehennem dolana kadar.” deyiverir.
Bilmezsek bilineni, bizler bizden öte. Duman değil ki her yerde tüte.
Ateşi odundan, ocağa kim ata? Gaye ararız tek, tek, her bir sebepte.
Yer etmedikçe tutmayız kalpte. Neler yok ki gönlümüzdeki sepette?
Dolar, boşalır, yaşam derin bir küpte. Dolar boşalır sonra hep birlikte.
Kimler nerelerde,bilsen neler çekmekte? Güler, oynar, cambazı yürür ipte.
Kim var aşağıda, bakmaz her kim ki dipte. Hedefi belli hep karşı tarafta.
Düşünmekte. Çözmekte. Aramakta. Bulmakta hep birlikte. Görmeli ateşi küllükte.
Bilmez dediğin, eşer, deşer, uçar, koşar, bulur her birini bir eşikte.
Geldik göçeriz işte bu yalan dünya. Hepsi bir güne sığar da, o’da rüya.
Seviyorlarmış zannetme güya. Düşündükçe en değerli gayemizdi ar, edep, haya.
O’nu da göndermesinler sakın uzaya, aya. Elem kederle solmasın güzelim dünya.
Biz bilemedik kadrini, günleri saya, saya. Çok güvenme ağaya, dayıya, paşaya.
Kim kim olur da sırtını kaşıya? Geç karşıya.Verimlilik için ihtiyaç var aşıya.
Aşı ile geleceği verimliliğe taşıya. Dönme sırtını sakın yakın, uzak, komşuya.
Her şey sunulmadı bize hediye.Yarınlar yarınlarımıza hepimize birer davetiye.
Lazım olacak unutma, durma koş hep ileriye, ileriye. Taşı değerini koru diye.
Güven Gürbüz
11 Ağustos 2024
Şebinkarahisar / Ankara