YOLA GÖRE YOLLANIR. HUYA GÖRE ZORLANIR.

YOLA GÖRE YOLLANIR. HUYA GÖRE ZORLANIR.

Yaşamda gördük nice halleri. Neler söylemedi susmayan dilleri. Böyleymiş dediler kaderleri.
Sıraladılar arzuları istekleri. Kuru çalıya döndü bağ, bostan, dedikleri. Çekildi elleri etekleri.
Dağbaşında çaldılar davulları. Dere kenarında öttürdüler zurnaları. Kim çekecek demediler horanları.
Rüzgar eser, seyredilir. Nede hoş gelir bilsen sallanmaları. Fazla sürmez toprağı süpürür gazelleri.
Boş verdik elleri, alemleri. Görelim bir günde önümüzdeki yolları. Kim nereye saklamış çareleri?

İsterler uğrasın bazı, bazı. Yönünü çevir buraları da görsün sazı. Biz çok gördük derler nice nazı.
Yola erken çıkar acıkınca kurnaz tazı. Yokuşa gelince kesilir hızı. Uzaktan duyulur avcının sesi.
Kimine kafi gelmez çoğun azı. Kiminin içinde ince sızı. Kiminin hiç bitmez azı. Anlatırlar bazı, bazı.
Düşer yola bilir bilmezi. Kiminle gittiğine bağlı huyu uyar uymazı. En iyisi mi der, hesap edelim günlerimizi.
Hoca Nasrettin bildi sualimizi. Anlattı fıkrayla nice halimizi. Hangimiz bilmez etrafı, çevremizi?

Cumaya Kadar Ancak Giderim

Nasreddin Hoca günün birinde Akşehir’de pazarı dolaşmaya başlar.
Bir taraftan pazarda gezerken, bir taraftan da tanıdıklarıyla sohbet eder.
Bu arada da komşu köylerin birinden birkaç köylü ile karşılaşır.
Köylüler Hoca’ya; “Hoca Efendi, bir cuma vakti bizim köye kadar gelseniz de sizin arkanızda bir namaz kılsak!” derler.
Bunun üzerine Hoca; “Neden olmasın, bu hafta geleyim!” der.
Nasreddin Hoca ertesi gün eşeğine binerek köyün yolunu tutar.
Olacak bu ya, yolu üzerinde eski dostlarından biriyle karşılaşır.
Selamlaşıp hoşbeş edildikten sonra tanıdığı, Hoca’ya sorar: “Hayırdır Hocam, nereye gidersin böyle?”
“Filanca köye cuma namazı kıldırmaya gidiyorum.” “Ama Hocam, bugün günlerden salı. . . Cumaya daha üç gün var.”
Hoca, bir yandan eşeğinin boynunu sıvazlar, bir yandan da eski dostuna cevap verir:
“Vallahi komşu, sen bu eşeğin huyunu suyunu bilmezsin; ben bununla o köye cumaya kadar ancak giderim.”

Karar alırız, karar verir. Her önüne gelen halince dinlenir. Sonuç kırıp, incitmemektir.
Hoş edelim gönüller sahiplenir. Zor gününde koşupta gelinir. Sonuçta edep, nezaket işidir.
Dost ile muhabbetlenir. Gönül sofrasına davet edilir. Her zaman icabet gerekir. Sonucuna sabredilir.
Yol uzak ise erken yola düşülür. Eş, dost, akraba, aranır, sorulur. Velakin yolun nicedir, Kim bilir?
Yoldaş olur bilinmez huylar. Anlamaz kulağı duymayanlar. En iyisi mi vakit nakitçe der. Kaybetmez erkenciler.

Kaçırdık nice yolları kiminle, nerede? Bıraktı bizleri olur, olmaz yerde. Birde baktık karşı ki tepede.
Öttürdüler kendi zurnalarını. Kimlere çaldırdılar sazlarını? Bir kenarda bıraktılar horan çektiklerini.
Bilemedik daha çok yol demelerini. Göremedik yolların cilvelerini. Bir daha bulamadık eşlerini, benzerlerini.
Bir kenara bıraktık iyilerini. Kapı arkasında göremedik kötülerini. Yollar söyledi bizlere huylarını, huslarını.
Gördük, yaşadık, nice hallerini. Unutmayalım artık tedbirlerini. Açalım yumuk gözlerini. Unutmayalım sözlerini.

26 Temmuz 2024

Güven Gürbüz

Şebinkarahisar / Ankara

DENEMELİ ANLAMALI

DENEMELİ ANLAMALI

Orta yere serilir konunun özü. Neresinden bakarsa orayı görür gözü. Bir olmalı özü, sözü.
Tartışılır bu günün yarını. Bu gün tayin eder yarının sonunu. İyi tutmak lazım ipin ucunu.
Bu günden yarına uzanır. Her sorunun ardı merakı yaratır. Bulamayana her şeyi aratır.
Kimi sorar alır cevabı. Kendine göredir herkesin kalıbı. Kalıba göre değişmez yanıtı.
Doğasında varsa doğurur. Yaşar, görür, buldurur. İnsanoğludur. Sorsanız ne yapsa yeridir.

Aklına uyan akıllı der bitirir. Kafalar bir araya gelir pişirir. Tüten buharı fikridir.
Duyulur tüttükçe yayılır. Her hikayeye bir sebep yazılır. Kitaba girer sofraya konulur.
Kimine çatal batmaz sert gelir. Kimini kaşık tutmaz akıtır. Bileni bilmeyene aratır.
Anlamak için cepheler değişir. Sonuca bakılır, atan, tutan, birleşir. İşte o zaman uzlaşır.
Hoca Nasrettin ne öğretir? Denemeyi anlamaya yeğletir. Yaşayan görür der, belletir.

Çaylak Olmanız Gerekir

Birkaç kafadar, Hoca’ya takılmak maksadıyla; “Hocam, sen mürekkep yalamışsın, bilirsin.
Bizim arkadaşlardan birkaçı kendi aralarında tartışmışlar ve tartışmayı bitirememişler.” derler.
Hoca da merakla; “Tartıştıkları konu nedir?” deyince, içlerinden birisi;
“Hocam, çaylak kuşu için altı ay erkek, altı ay dişi olur diyorlar, acaba doğru mu?
Bu konuyu tartışıyorlar.” Nasreddin Hoca bu, böyle şeylerin altında kalacak değil ya!
Kafadarlara cevabını veriverir: “Bakın çocuklar! Bunun doğru olup olmadığını anlayabilmek için
sizin bir yıl çaylak olmayı denemeniz gerekir!. .”

Her şeyin hikmeti kendinde gizlidir. Ne yazılı, ne sözlüdür. Marifeti hayatı öğretmesidir.
Her kapı açılır sanma herkese. Bazısını açmaya yetmez kese. Kimine gelir her gün vesvese.
Bilgiyi arar bilgisiz. Oysaki kendisi ilgisiz. Bekler yerinde sessiz, sessiz. Kalır nefessiz.
Koşan bulur ardına bakmaz. Her el sallayan duraksamaz. Yağmur yağsa şemsiyesiz çıkmaz.
Her koşulda bir anımız. Bizi asıl kovalayan zamanımız. Boş düşünmemeli yerli, yersiz.

Uzatmamalı sözün özünü. Kış günü sıcak tutmalı ocağın közünü. Yaza çıkanın yayladan duyarsın sazını.
Günümüz gün olur eklenir. Hafta olur birbirine katlanır. Ay gelir, ay geçer. Sene demeden gün biter.
Çok kısa deriz yaş kemale erince. Sorulara verilen yanıt derince. Anlaşılır her şey yolun sonu gelince.
Biz yaşarız görürüz halimizi. Dosta göndeririz yalnız selamımızı. Kaybetmeyelim gençlikte ışığımızı.
Kimi yanımızda olur, kimi arkamızda. Taşıdığımız rozet alnımızın ortasında. Kimliğimiz yüzümüzde.

Güven Gürbüz

01 Temmuz 2024

Şebinkarahisar / Ankara

HER NEDEN BİR SEBEPTEN

HER NEDEN BİR SEBEPTEN

Bir hengamedir alır başını gider. Bilmeyen bilenden. Neler arar? Neler diler?
Bitmez sorgular, sualler. Toplum düzen ister. Düzene uymaya ayak ister.
Kimi uymaz uyar. Kimi duymaz duyar. Kim kimde ne arar? Edep, adap, başı çeker.
Sevgi, saygı onu seçer. Nizam, intizam, kural, der. Öğrenmeli bilmeyenler.
Her yeni güne merhabalar. Geçip gidene güle, güleler. Ne çok şeyler bekler?
Bizi bekleyen yarınlar. Her biri, sıra, sıralar. En arkada yaşlılar.
Başı çeken gençler. Dönüp birde arkaya bakarlar.Kafalar da belirir sorular.
Yanıtını alan sırasını savar. Ya çözüm bulamayanlar. Tecrübeyi araya sokarlar.

Yol bilenin. İz sürenin. Varsa mantığın. Önüne hiç bir şey geçemez aklın, fikrin.
İyi düşünmelisin.Karar vermelisin. Derya, deniz diyenin. Gemileri sahillere sürenin.
Kaptanım diye güverteye çıkanın. Nerede? Kimlerin? Göllerin. Denizlerin. Okyanusların.
Bulutlarla arası bozulursa fırtınaların. Tepesi atarsa ya dalgaların.Bitmez düşünmelerin.
Ne demişler sahibine? İşi bırak artık ehline.Ehlinin aklına gelene.Sabret sahip ol diline.
Bakana güven gelsin, boyuna, endamına. Saçına, tırnağına.Bilmezse vardır elbette diyeceği.
Güngörmüşse tutar halleri bileceği. Kimin ne diyeceği. Hoca Nasrettindedir işte söz peteği.

Çiğnediğini Sanırlar

Günün birinde işgüzar bir adam Hoca’ya; “Hocam, helada sakız çiğnenir mi?” diye bir soru sorar.
Hoca, soruya hemen cevap veremediği için; “Oğlum, bekle ben bir kara kaplı kitaba bakayım.” der.
Bir süre sonra soru sahibinin yanına gelen Hoca; “Efendi, kara kaplı kitaba baktım,
bununla ilgili bir bilgiye rastlayamadım, ama sen çiğnemesen iyi edersin.” der.
Adam: “Hocam, neden çiğnemeyeyim, madem kitapta yeri yok…” deyince Hoca; “Oğlum nedeni var mı?
Sen tuvalette sakızı çiğnerken kapının dışındakiler senin başka şey çiğnediğini sanırlar.” diye cevap verir.

Öngörüdür tahminin esası. Unutma altı çizili hususu. Daha öncede vardır gerisi.
Her neden bir sebeptense. Sepet, sepet önüne sunsa. Gözlerinde çiçek gibi görünse.
Koklamaktır önce koklamaksa. Rengide güzelse. Methiyeler dizse. Kalmaz hiç kaygı tasa.
Açılır yollar yol bilenle. Dostluk başlar kolkola girenle. Bir olunur mu her soru soranla?
Akılda, fikir aranır. Okunur, öğrenilir, bakılır. İşi bilen tehlikelerden hep sakınır.
Altın varken kim gümüş takınır? Her bir şeyin değerine bakılır. Değerli olan az bulunur.

Aldanmamaktır gayemiz. Karartılmasın diyedir ensemiz. Bize göredir çoğu zaman yanıtımız.
Doğruyu dışlama, belli olur. Yanlış çoksa, doğruyu götürür. Seçenekler tek, tek, elenir.
Ucu açıktır iğnenin deliği. Bir yerden girip diğerinden çıktığı. Marifet gözdedir gördüğü.
Renkler birleşir yeni renk olur. Ona benzeyen nerede durur? Tuval de verdiği resme yansır.
Kimin ne gördüğü bilinir. Değeri görende ölçülür. Beğenenlerce övülür. Her yerde söylenir.

18 Haziran 2024

Güven Gürbüz

Şebinkarahisar / Ankara

İYİ DÜŞÜN KISALSIN İŞİN


İYİ DÜŞÜN KISALSIN İŞİN

Bizler yürüdük yollar üstüne. Tırmandık çıktık dağlar başına.
Kimin neler gelmedi işine? İyi niyet kimden biline? Söylesene?
Laf olurmu, doğru söz, söz üstüne? Derman isteriz, derman üstüne.
Eğilir, bükülür, bak bir dizine. İyidir niyetimiz bak bir izine.
Takip edilir de nerede bulunur? Ben sorayım da sen söylesene.
Karışmasın at izi, kurt izine. Gönlünden gelen sesi de dinlesene.
Arama boşuna. Güvenme sakın sarhoşuna. Dön yönünü doğrudan yana.
Bir dileğim var derlerse sana. Yarıladım dersin yolu, baksana.

Yoldaşım olur der yol bilen. Düşmeye gör çok olur haline gülen.
Yoldaş nereden biline? Halin haline uyan.Ezdi geçti hızını alamayan.
Gözünü bağlamışlar önünü göremeyen. Estiren arkada, hepsi fırtınadan.
Bilmez anlamayan.Buğulu pencereden bakan.Başını sallar kulağı duymayan.
Nerededir arama, gözü görmeyen. Neler bulunur söyleyen.Çok olur istemeden.
İyi niyet kazansın. Neresinden bakarsan. İyi tarafından tutulsun.
Arama yol nereden? Bir başından. Bir ucundan.Bulunsun başını çevirmeden.
Sen söylesen, birde ben. Kalpten. Sevgiden.Yolumuz geçerse her nereden.
Ümit ver kaybetmeden. Ümitlerimiz tükenmeden. Sözümüz hep iyi niyetimizden.

Hoca Nasrettin düşmüş yola. Yollar uzun bakmış hale. Sorulur olmuş söz ile.

Daha Şimdiden Yolu Yarıladık

Nasreddin Hoca ile hanımı seyahate çıkarlar. Bir süre gittikten sonra Hoca, hanımına sorar:
“Hanım, daha ne kadar yolumuz var?” Hanımı şöyle bir düşündükten sonra;
“Efendi, bugün ve yarın da gidersek iki günlük yolumuz kaldı.” der.
Bunun üzerine hanımına dönen Hoca; “Desene hanım, daha şimdiden yolu yarıladık.”

İyi düşün, kısalsın işin. Ömrümüzdedir unutma varlığı, kışın, yazın.
Halinden anlayandır hakiki yoldaşın. Haydi durma düş yollara kısalsın.
Ömür dediğin. Zamandan kalan azığın. Mola verip, dinlendikçe yediğin.
Azığın bittiğinde, yolunda bittiğin.Yol, yordam, nerede kaldı sesin?
Duymaz olduğunda kulağın. Bulandığında gözün. Bittiği yerdir sözün.
Aşılmaz derler yollardır aşılan. Nerede kaldı hoş muhabbet koşulan?
Ne anlasın tatlı sözünden yılan? Aldanma oldukça memnundur deliğinden.
Bil ki, kimedir her kime niyetin. Daha gür çıkar arkada varsa gücün.
Yoksa gücün. Bükülmüşse boynun. Üzülme sakın. Elbet, görür yaradan.

Bizimle vardır yolların kaderi. Kim nereden bilir hangisi son seferi.
Harmanlamışlar iyileri, kötüleri.Her nereden gidersen git unutma bilmeleri.
Kulak ardı etme sakın ola öğrenmeleri. İyi bilir, ilim, irfan, sahipleri.
Samanlıkta yanan mum misalleri. Gör cahilleri. Çabuk olur tutuşturmaları.
Kim görecek derler garipleri. Soracak varsa birileri. Değiştirirler yolları.
Nicelerine uzun gelir, yolun başındalar. Kış gelmemiş, mevsimin yazındalar.
Ömrün en cilveli yaşındalar. Kaynar kanlar damardalar. Burnunun ucundalar.
Yolun sonu gelirde biter bir gün masallar.Nasıl yazılmışsa öyledir sonlar.
Çoktur anlatılan hikayeler. Merakla bekleyenler. Yolun sonunda çözülür gizemler.

Güven Gürbüz

10 Haziran 2024

Şebinkarahisar / Ankara

DÜŞENİN HALİ, HALİNDEN BELLİ.

DÜŞENİN HALİ, HALİNDEN BELLİ.

Yağmur yağar toprağa düşer. Toprak ıslanır nem yapar. Göğe yükselen buharlar. Bulutlar sırasını kapar.
Gelir, gider. Döner, bulur. Haktan ne dilersen dile o’na döner. Kimi görür bakmaz, kimi bakar görmez.
Kararır gökyüzü çakar şimşekler. Tirim, tirim, titrer kuru ağaçlar. Düşmeye görsün bir kere yanar, tutuşur.
Hayat bir keredir. Ömür dediğin rüya gibidir. Yaşanır geçer kalmaz tüketir. Toprağa düşen yaprak gibidir.
İtilir, kakılır, düşersin kaldırılır. Düşe, kalka, hayat öğrenilir. Önemli olan yaşarken öğrenmek, öğretmektir.

Çevremizi sarar. Cümle alem yaşayanlar. En yakınımızda can-ı gönülden sevenler. Uzakta kalanlarda bilirler.
Öğütler, nasihatlar, ardısıra, sıradalar. Unutulup kalanlar aradalar. Arada bir başını dışarı çıkaranlar.
Ses ver derler, sıra, sıra, karadağlar. Düşenin haline kimler ağlar? Anam yoksa der baş ucumda kimler anlar?
Anlat, anlat, bitmez sıralıdır dertler. Çareye çare bulacaklar neredeler? Çok anlatma sonra küser giderler.
Bilenler bilir tercüman olur. Bilmem hangi dilden nasıl söylenir denir. Bükülür boynun, melul, melul, bakılır.

Hoca Nasrettin bilir düşenin halini. Çok olur her söylenenin anlatılanı. Bilmeli elbet düşünmesini.

Damdan Düşenin Hâlinden Damdan Düşen Anlar

Hoca evinin damında çalışırken, olacak bu ya, aşağıya düşüverir.
Haberi duyan komşuları; “Hocam, geçmiş olsun, damdan düşmüşsün, çok üzüldük.” derler ve ardından soru
üstüne soru sorarlar: “Nasıl oldu?” “Neden dikkat etmedin?” “Bir daha dikkatli ol…”
Sorular uzadıkça, Hoca’nın da canı sıkılmaya başlar.
Düşünür, taşınır ve bunların hepsini birden susturmak için komşularına;
“Komşular, sizin içinizde damdan düşeniniz var mı?” deyince, misafirler hep bir ağızdan;“Yook…” diye cevap verir.
Bu defa Hoca; “Öyleyse boşuna konuşmayın, benim hâlimden ancak damdan düşen anlar!” der.

Bilemedin mi kadrini? Kaçırdın mı kısmetini? Tut derlerken elinle elimi. İncitmedin mi belini? Kim görsün düşeni?
Tedbir dikkat ile birleşir. Dalın tuttuğu ağaç bilinir. Ne kadar yüksek görünür. Gören göz bilir tırmanır.
İnemeyeceği dala çıkanlar. Başı döner aşağı bakanlar. Ağacın hali bellidir. Kaydıracaksa ayağını kaydırır.
İpine tutunur sağlam bilenler. Sağlamı nerede görsün denemeyenler? Aldanma sonra, çok olur haline gülenler.
Sözümüz düşüp kalkmalar. Hatırlanıp yakından bakmalar. Anlayıp, dinlemeler. Sabrı sondan önce tüketmemeler.

Çok dinledik derler bizler onu, bunu. Kendilerine dayandı yine en sonu. Yazılacak bulamadın mı derler konu.
Hal bilene sorduk, nere bu yolun sonu? Havadan eser bu günden bilinmez rüzgarın yönü. Hatırlamalı mevlasını.
Güne gün denir de, sarkarsa yarına. Kim sağ çıkacak bilinmez gecenin sabahına. İyi bakıp anlamalı düşene, kalkana.
Her bir örnek, dağılmış canlılar alemine. Şekillenmez her hal, laftır biline. Söz ile birleşip düşmesin diline.
Hakikatten bilinir görünürse gözüne. Dikkat etmeli konuştuğun sözüne. Dönmek lazım kaçırmadan özüne.

Güven Gürbüz

31 Mayıs 2024

Şebinkarahisar / Ankara