BOŞUNA GELENİN HOŞUNA

BOŞUNA GELENİN HOŞUNA

Zora gelmez, tahammül etmez. Boş yere kürek çekmez.
Sofradaki en güzel pekmez. Kendine laf söyletmez.
Tatlı dillidir muhabbetin hası. Siler gider gönlündeki pası.
Bırak der tuttuğun yası. Ağlarsa ağlar anası. Yalandır hep gerisi.

Çok gülersin deli olur. Çok ağlarsın gam olur.
Çok düşünürsün keder. Hayat insanı hep böyle mahfeder.
Unutalım dersin yan yatarsın. Nefesin daralır ayağa kalkarsın.
Bir çift bakan göz ararsın. İnsanoğludur. Yaşar yaşatır.
Çölde de bırakır, susar, susatır. Ah ettirir ağlatır. Vah çektirir inletir.
Boşuna gelenin hoşuna. Dikkat edin çatılan kaşına.
Acımaz gözündeki yaşına. Bırakır gider tek başına.

Hoca Nasrettin duramadı. Yazının bu haftada başına zıpladı.

Yata Yata Usandım, Biraz da Dolaşmaya Çıkacaktım

Mevsimlerden yazdır. Bu aralarda Hocamızın da canı bir şeylere sıkılmıştır.
Şöyle hava almak için dışarı çıkar. Hava sıcak mı sıcak…
Hoca’nın iç çamaşırları da sıcaktan dolayı sırılsıklam olur.
Hoca, terli elbiselerini değiştirebilmek için uygun bir yer ararsa da bulamaz.
Yol boyu giderken karşısına bir mezarlık çıkar.
Hemen mezarlığa girip mezar taşlardan birinin arkasında üzerini değiştirmeye başlar.
Olacak bu ya, tam da o sırada mezarlığın yakınından geçmekte olan birkaç atlı adam,
Nasreddin Hoca’yı yarı çıplak vaziyette görünce;
“Be adam, bu nasıl hâldir? Senin ne işin var bu vaziyette mezarlıkta?” derler.
Hoca bakar ki atlılar kızgın… Hemen, onların hoşlarına gidecek bir cevap vererek paçayı kurtarır:
“Ne olsun, burası benim mezarım… Yata yata usandım da biraz dolaşmaya çıkacaktım.”

Biz gideriz hane, hane. Deli gönül bir divane.
Uğrayan olursa, sorar memleketine. Yolumuz düşmüş nerelerine.
Kulak verelim yoldan geçenin ne söylediğine.
Zorluklar zorlanır, kolaylıklar aranır. Nice kapılar aralandıkça aralanır.
Bitkin düşer bedenler.Yokuş yukarı çıktıkça O’da darlanır.

Söyleyeyim der söylemez. Söylese de kimse dinlemez. Kimseler anlamaz.
Evinde tenceresi, tavası. Hepsinin söylediği hepsinin aynısı.
Pazarda kaldı eve gelecek meyvesi sebzesi. Cebinde yok ki parası.
Çok uzak düştü market ile evin arası. Birde var dedi yürümesi.
Tebessüm etti. sözüne sitem kattı. Açmayın dedi. Derinden yarası.

Darda kaldı darlığı bilenler. Unuttu gitti görmesi gerekenler.
Memleketten gelsin diye beklerken havadisler. Kurumuş mürekkepler.
Yola giden yoldan döner. Sıcağı göreni tere gömer. Ne üstbaş eder. Ne serinler.
Üstüne üstlük, sözlüğüne sözlük, uslubuna uslup. Böylece herşeyi unutturduk.

Bizde masallar çok. Çocuklar nerelerde ortada yok.
Unuttular hınzırlar. Bizi bizden daha çok onlar anlatırlar.
Her edebe bir adap. Gelsende çık sahip. Herşey kısmet nasip. Ne yapsın muhasip.
Hesap kitap ortada. Kimler kazanır bu masada. Nasip varsa sanada. Çıkar sahip.

Yol yürürüz. Yol görürüz. Biz bizlerden daha iyi biliriz.
Gözlerimizi bir açar, bir kaparız. Göreceklerimizi iyi seçeriz.
Ne söyleriz, ne söyletir. Susanıda biliriz. Konuşanıda seçeriz.
Bazen dinleriz. Bazen kulak keseriz. Bazen susar, bazende sustururuz.
Ne insanoğluymuşuz bee..Yazdığımız her sözde birde sebep ararız.

Heceleye heceleye okuyalım. Alfabede hep başa dönmeyelim.
A dan başlar Z de biter. Daha nice yazılara mürekkep döker.
Bulduğunla yetin. Umduğunla bekle. Bu çilelerde bir gün biter.
Her sorana bir yanıt. Ne açlık, ne kıtlık. Darlığın sonu ferahlık.

Hoş günler görün. Hoşca kalın.

Güven Gürbüz

05 Ocak 2022

Şebinkarahisar / Ankara

Bir cevap yazın