KERAMETTE DEĞİL İCABETTE

KERAMETTE DEĞİL İCABETTE

Bekleriz güneş doğacak, aydınlık yüzümüze vuracak.
Bekleriz ümitlerimiz çiçek açacak. Dualarımız kabul olacak.
Bekleriz beklemeye de, ne beklediğimizi beklerken, başka bekleyeceklerimizinde olduğunu görürüz bazen.
Beklediklerimizden daha önemli beklediklerimiz olduğunu da görürüz. Nasip kısmet der seviniriz.
Beklemek bir ömür boyu sürse de bekleriz. Ne beklediğimizi unutur yine bekleriz.
Hatırlar yine bekleriz. Ya gelir, ya gider, ya geçer gider görmeyiz.Ya bakar görmeyiz. Ama yine de bekleriz. Ömür beklemekle geçer çoğu zaman.
Bir gün gelir beklemenin bedelini kaybettiklerimizle, bazen yitirdiklerimizle öderiz.
Beklemenin bedeli, yitirdiklerimizin önemi ile ölçülür, biçilir, değeri o’ zaman anlaşılır.

Beklemeden söz konusu, kapsar her hususu. Memleket için Vilayetliği bekleriz.
Yollarının kaderine bakar bekleriz.Katar, katar, göçlere göç katar, gurbete gidenlerin dönüşünü bekleriz.
Bekleriz de bekleriz. Seneler, senelere eklenir. Dağlar delinir, tüneller yapılsın diye bekleriz.
Doğal gaz isteriz, gelsin diye bekleriz. Hastahane kapısında doktor bekleriz.
Çarşıda, pazarda ucuzluk bekleriz. Geçinemeyiz ücretlere zam bekleriz.
Bakarız halimize, hem güler, hem ağlarız.
Beklemeden, bir günde her arzumuzun gerçekleşmesi için dua eder. Yaradan a havale ederiz.

Beklemeden gelir mi diye sorarız kendi kendimize. Koşar gideriz,coşar yürürüz.
Arar dururuz, bulamadan döneriz. Saç baş yolanımız.  Kaş göz edenimiz.
En büyüklerimiz, en küçüklerimiz, dinlensin sözümüz diye bekleriz.
Bazen geçmişe özlem duyarız. Atalarımızın sözlerine değer biçeriz.
Zamana yenik düşer, bazen de boynumuzu bükeriz. Döner dolaşır beklemekten öteye yine geçemeyiz.

Keramet ararız, süsleriz hayallerimizde. Coşar coşturur, koşar koştururuz.
En güzel yerlerine kendimizi kondururuz.
Daldıkça dalar sadece biz oluruz etrafında, birazda sevdiklerimizden. Bizden gayrileri unuturuz.
Arkaya, arkaya atarız, dönüp arkamızı bakmayız. Hep ben, ben deriz. Biz demeyi çok geç anlarız.
Bekleye, bekleye hayallere de bir gün son vermeye geçeriz. Değişir modumuz.
Bir başka çıkar kokumuz. Kimi görür sarılır, kim uzaktan kaçar.
Beklemenin sonu nedir acaba der rastlantıların sonunda kendimizin kendimiz olduğumuzu da anlarız.
Her şey bizde biter. Beklemekle değil koşmakla yürümekle yolların aşılacağını bir gün gelir anlarız.

En güzel örnekler, yaşamda gizdirler. Aslında onlar bizi seyrederler. Akıl ile şuur hayallere kanmazlar.
El ele verip boş oturmazlar. Düşünceyi de yanına alırlar. Uzadıkça uzayan yollara aldırmazlar.
Heybesinde ümitler, deste, deste, fikirler, altında rüzgarda uçan atlılar, dört nala koşarlar.
Akıl ile fikir, düşünce ile tek bir. Bütün olur bizler. Anlaşılır cümleler. Hatırlanır verilen sözler.
Gerçekleşir dilekler. Güler yüzler. Çare beklemekte değil yürümekte.
Yürümenin koşmaya, koşmalar atlıya, atlılar bahtlılara karışarak.
Keramette değil iş icabette. Yollar yürümekle bitmese de, ulaşmak icabetle. İcabet edelim.
Gelmeyene gidelim. Yüzlerimizi güldürmek için bu günden tezi yok beklemeyelim.

Birde Hoca Nasrettine kulak verelim.

Biz Onun Ayağına Gideriz

Nasreddin Hoca’nın hocalığı halk arasında ermişliğe kadar ilerleyince günün birinde hemşerileri;

“Hocam, senin bir ermiş olduğunu, istediğin her şeyi ayağına getirttiğini söylüyorlar. Fakat bunu biz göremedik; şu kerametini bize gösterir misin?” diye sorarlar.

Bu sözler karşısında şöyle bir kendini toparlayan Nasreddin Hoca; “Ey dağ, haydi yanıma gel.” diye üç defa seslenir.

Nasrettin Hoca ve hemşerileri bakarlar ki dağın kıpırdadığı filan yok. Herkes, Hoca ile dalga geçmeye hazırlanırken Hoca yerinden kalkıp yürümeye başlayarak; “Hemşerilerim, biliyorsunuz bizde kibir diye bir şey yoktur. Ne yapalım, dağ bizim ayağımıza gelmezse biz onun ayağına gideriz.” deyiverir.”

Ömrümüz ömrümüz ah bu ömrümüz. Gelir geçerde değerini nedense bilemeyiz. Bekleriz de bekleriz.
Ha bu gün, ha yarın deriz. Hep ben, ben. ben deriz. Bir günde biz demeyi öğrenmeliyiz.
Elele vermeliyiz. Dağı taşı delmeliyiz. Ferhatlar bizler, şirin memleketler. Beklememeliler.
Dağlar delinir, sular akıtılır. Ferhat ile Şirin misali. Beklemekle değil yürümekle, koşmakla, engelleri, zorlukları aşarız.
Umut ettiklerimiz uzak değil belki çok yakındadır.
Dağlar uzaktan bakarlar, kimbilir neler anlatırlar. Dağlar ayağa kalkamazlar. Yürümezler, koşamazlar.
Eteklerinde ne yazlar, ne kışlar gelip geçerler. İcabet ederiz. Yürür koşarız. Arar buluruz.
Ne oturur,ne uyur kalırız. İcabet eder bakar görürüz. Hal ile hallanır. Dertli ile dertlenir.
Bir de bakmışsınız derman buluruz. Derman oluruz. Dermanı bekleyenlere yollarız.

Kerametle olmaz, icabetle yorulunmaz.

Selametle kalınız.

Güven Gürbüz

19 Kasım 2022

Şebinkarahisar / Ankara

Bir cevap yazın