İNANMAK, SINANMAK, DOĞRUYU BULMAK..
Evrimleştikçe evrimleşen, değişen dünyamız; Sadece iklimsel, sadece küresel, sadece global vs.değil elbetteki etkilerin etkileşimleri de toplumsal değişimleride kökünden değiştirmeye yetiyor.
Stareteji denilen kavram yaşama, taktik denilen uygulama hayata maddi yönüyle entegre oluyor. Diğer yanda manevi düşünce tarzıda nasibini çok çabuk alıyor. Örf, adet, gelenek, görenek, anale, ciddi değişimlerle kaybolmaya yüz tutarken, sevgi, saygı, edeb, nezaket, ahlak, gibi maneviyatın duygusal boyutuda nasibini almaz değil. Beklentilerimiz her ne kadar da atalarımızdan kalan bu mirasları arar gözüksede, uygulamada işine gelenin, işine geldiği şekliyle tabir edilerek tatbiki, özünden, sözünden, yüreğinden, kalbinden, ayrıştırmadan, ötekileştirmeden beklentisini çok uzaklarda bırakarak yol almayı sürdürüyor.
Evrimleşme yolundaki dünyamız ve üzerinde yaşayan toplumlar, ciddi anlamda insani duyguların yaşatılması babında sınıfta kalmaya devam edeceğe benziyor. Küçük yaşamsal alanlarında yaşayan kitleler dahi her ne kadarda son kaleler olarak görülsede, yaşam döngülerle entegre düzende etkileşimide o kadar hızlı olmakta. Yeni kuşaklar bu süreci hızlandırırken, eğitim ve öğretim camiasının işlevselliğide önem kazanmakta.
İnsanoğlunun inanç alanlarıda yaşamsal döngüye bağlı olarak değişime uğramaz değil. Varlığının devamı yolunda oluşturduğu aksiyonları, hedefleri, kazanımları, her zaman bir sıra önde giderken, o’nu sekteye uğratacak uygulamaların tepkisel boyutuda tartışılır halde. Çoğunluğun azınlığa galibiyeti, hüküm verenle, uygulayanı, etkiletende, etkileneni, karışık bir masa etrafında, hangi ses kime ait dahi ayırt edilemeden, bir gürültü senfonisine dönüştürebilmekte.
İnanmak çoğu zaman sınanmayıda sağlar. İnandığımızda doğruyu bulmak kadar, yanlışa sapmakta var olacaktır. İnanarak deneme, sınama yöntemi olarakta tatbik edilsede nihayetinde deneyim anlamında düşünmenin önünü açacak, bir sonraki adımı kolaylaştıracaktır.
Atalarımızın geçmişte yaşadıkları vuku bulan haller, günümüzle karşılaştırıldığında, özünde aynı olmakla birlikte tatbikte yöntemleri değiştirdiği görülür. Yaşamın her alanında İnanç vazgeçilmez uygulama alanımız.
Hoca Nasrettin’in en çok anlatılan bir fıkrasını da araya serpiştirsek fena olmayacak.
Kazan Doğurdu
Nasreddin Hoca komşusundan bir kazan ister, kazanın dışını külle sıvar, bulgurunu kaynatır,sonra da kazanı güzelce temizler ve içerisine küçük bir tencere koyarak komşunun kapısını çalar. Komşu kazanın içindeki tencereyi görünce şaşkın bir şekilde Hoca’ya sorar:
“Hocam, bu tencere ne?”
“Komşu, senin kazan hamiyleymiş, doğurdu.” der.
Komşu bu işten memnun kalır. Bir gün böyle, iki gün böyle derken günün birinde Hoca,komşusundan bir daha kazanı ister. Komşusu da sevinçle kazanı verir. Fakat aradan günler geçmesine karşılık Hoca kazanı bir türlü getirmez. Bir şeyler sezinleyen komşusu Hoca’nın kapısı çalar:
“Hocam, bizim kazanı verir misin?”
“Komşu, senin kazan öldü.” der.
Bunun üzerine komşu sinirli bir şekilde Hoca’ya çıkışır:“Yahu Hocam, hiç kazan ölür mü?”
Hoca, bıyık altından gülerek komşusuna cevap verir: “Be adam, kazanın doğurduğuna inanıyorsun da öldüğüne neden inanmıyorsun? “
Yaşam bize vadettikleri ile değil, sundukları ile sofra açarken, neresinde nasıl oturduğumuz, kime ne sunduğumuz, ne kadar paylaşımcı, ne kadar aç gözlü olduğumuzu da gözler önünde sermekte. ‘Yediğine doymadın mı karnı büyük koca dünya’ türküsünde olduğu gibi, bu sofra ne kadar şişirse de, karnı büyük koca dünya, kendi şişkinliği ile bizleride bir gün yutmakla nihayete erdirecek.
İnanmak, inanç sahibi olmak, birliğin beraberliğin paylaşımcılıktan geçtiğini kavramak, insani kavramlarla entegre bir yaşamın kazandırdıklarını bilmek, atalarımızdan kalan miraslara sahip çıkmak, insani değerleri özümsemek, öğrenmek, öğretmek, tatbik etmek, ettirmek, nesiller boyu bırakabileceğimiz bizlerinde en büyük mirası olacaktır.
Evrimleşen dünyamızın, insanlığımızın özünde yer alan manevi değerlerimizi yok etmesine müsaade etmeden, sürdürülebilir yaşam alanlarımızda canlı tutmamızı sağlamak zorundayız. Yoksa, ‘Gelecek bir gün bizlerden utanacak.’ dedirtmemeliyiz. Utandırmamalı, unuturmamalı. Değerlerimize sahip çıkıp yaşatmalıyız.
İnançlı insanlarımıza sevgilerle,
Güven Gürbüz
03 Eylül 2022
Şebinkarahisar /Ankara