İNSANOĞLU
” Günolur;
Kurumuş dallardan esen rüzgar, ne ses verir, ne soluk. İçimizden gelen hisler, ne güler, ne açar. Çiçek misali dalında tomurcuk, gelecek yaz günlerinin hayali ile bekler.
Günolmuş;
Etrafımıza baktığımızda çok şeyler oluyor ama hiç bir şey olmuyor. Gülen yüzlerin sayısı azalırken, ağlayanları ne gören var, ne duyan. Güllük gülüstanlık cebiyle dost olanın ahvali. Varlık, variyet, ne ala memleket. Darlık, yoksulluk, için ise çalışmak zaruret.
Öyleyse;
İdame için hayatta tek çare, az demeden, çok demeden, elindekine sahip çıkıp, işsizliğe galip gelmek. Çalışmak, didinmek, başarmak.
Ha gayret;
Etrafta uçuşan kelebeklerin bir günlük ömrü olsa dahi yaşama tutunmak bir gaye. Gaye olmadan hedef, hedef olmadan mutlu olmak, mutlu olmadan yaşamak ne mümkün. Mümkün olanın en güzeli, elinde bulunanı, kaybetmemek için en çok sevdiklerini, verebildiklerin senden, bulamadıkların bazen de elden gelse de, yinede ne demişler; ” El elin eşeğini ıslık çalarak arar..” Onun içinde kaybetmemek gerek.
Çoğu zaman;
Birilerinin birilerini, hatta memleketlerini düşündüklerini zannederiz çoğu zaman. Görünen köy kılavuz istemiyor bakınca etrafa şöyle bir. Her ne tarafa baksak, hep aynı bakmak. Bakmaktan geri düşmek ise bakamamak. Bakamayanların yanında, bakanlara baktıkça da, kendimizin de aslında bakamadığımızı bir türlü anlayamamışız.
Bir dakika;
Şiirlerle yolculukta, hep bir yerlerde durup, soluklanmakta fayda var.
Bazen en güzel duygular şiirlerle doğar. Kimbilir belki şimşekler çakar. Bulutların arasından ince ince yağar.
İNSANOĞLU..
Beden ile ruh. O’dur yaratan.
Geldik dünyaya anadan üryan.
Sardılar kundağa, oldu bir dam.
Adem oğlu, havva kızı, bir can..
Beyhude, güvenme cismanine..
Topraktan gelen, döner yerine..
Güçlü bilme lakin her bedeni.
Mum gibi erir, döner özüne.
Kanat gerer, uçar yücelerden..
Ses vermez, süzülür gecelerden.
Mana sözde, edep sofulardan.
Ne beklenir insanoğlu senden..
Çok yerinme, özün sözün olsun..
Çok öğünme, sözün yerin bulsun.
Sırtını dönme, yüzün görünsün.
Çiğ süt emmiş. O ‘sen değil misin.?
Seyri seferde, ey seyreyleyen..
Yüce dağlar benim der gibisin..
Dertli başları, düçar eyleyen..
İnsanım deyi gezen sen misin.?
Güven der, güvenmeyin soysuza..
Dönüşür kibir ile arsıza..
Derdin çok mu..? Söz eyle, dök saza…
Sazlar söylesin, desin gamsıza..
Güven Gürbüz.
10 Şubat 2018 – Şebinkarahisar / Ankara
Nihayetinde;
İnsanoğlu her söze inanır da, kendi söylediğine de inanır mı acaba?
Bilinen o ki;
‘Terzi kendi söküğünü dikemez’ dedikleri gibi her şeye çare bulur çözerde, ya da çözdüğünü zanneder de, kendi derdine bir türlü çare bulupta çözemez bazen de. İnanıp, inanmamakta böyle bir şey.
Sonuçta;
İnsanoğlunun geleceği nesiller boyu evrimleşerek nerelere kadar uzayacağı bilinmez ama görünen o’ki;
Hep geçmişe özlem ile aranılan, bir mum ışığının arkasında kalır gibi ilerliyor. Çok çabuk kaybolup giderken, aydınlık hep önden gidiyor. Geçmişe bakmayı karanlık zannedenler, aslında karanlıkta kaybolup gidenler. Aydınlık hep önde gidiyor. Yakala yakalayabilirsen.
Aydınlık günler sizlerle olsun.
Saygılarımla,
Güven Gürbüz
02 Ekim 2021 Şebinkarahisar / Ankara