ÜMİTLER YAŞATIRLAR.
Ümitlerin varlığı, gönüllerin hükümranlığı, eritir demirden duvarları.
Ümitlerin en güzeli sevgiden alır temeli. Sağlamsa temeli fetheder gönülleri.
Yıllara meydan okuyan yaşam, koparırken yavaş, yavaş bizlerden bir şeyleri.
Tutunduğumuz dallara nisbet en güzel ümitleri, yine filizlendiren sevgi tohumları.
Saçıldığı yerde yeşerip, yine bizi bulacağını biliriz.
Ümitlerin içerisinde büyüttüğümüz filizlerin, çiçek açtığını görmek.
Ömrümüzün baharında esen yellleri, bir kez daha bitmeyen hayalleri, canlandırır.
Yaşama tutunur, tutundukça dalların, aslında ümitlerin yetiştirdiği fidanlar olduğunu geçte olsa anlarız.
Fidanlar boy attığında, asırlık ağaçların arasında yerini aldığında.
Belkide bizler o zamanlarda aralarında olamadığımızda.
Kimbilir ne şimşekler çakacakta, aydınlanan ışığında nice ümitlere daha kucak açacak.
Memleketim diye şiir yazan şairin duygularını irdelediğimizde;
İçerisinde yaşattığı anları, zamanları, kavramları.
Ümitle bezediği, hayalle süslediği, gönlünü mest ettiği, ferahlığında kendini serinlettiği.
Hazlarını en derinden hissettiğinide anlamak gerek.
Anlamak yine boşlukta kendini rüzgara kaptırmış bir yaprak kümesi içerisinde.
Yavaş, yavaş, süzülerek, konacak bir yer bakmak gibi.
Anlamak, içinde sakladığı hisleri duyguları bir arının peteğine bal olarak akıttığı gibi akıtmak.
Anlamak içinde beslediği kavuşma, ulaşma, buluşma, görme, hissetme ile başlayıp,
Aşma, koşma, azmetme, çaba, gayret ile ümitlerinin gerçekliğine inanıp kanat çırparak uçan kuşlar misali.
Ümitlerin içerisinde hayaller, hayallerin içerisinde gerçekler.
Hepside birer birer yaşamın içerisindeki bizler.
Yaşamanın gayesi hayata tutunmakla başlarken,
Memleket sevgisi, tutkusu, bitmeyen özlemler.
Hepside birer birer bizler için varlar.
Amaç; aramaya gerek kalmadan, seni bulan, ecdadından kalan, en güzel duygulardan oluşan.
İlmek ilmek örülmüş iğne oyasının içerisindeki renk cümbüşü gibi karşımızda dururlar.
Onlar; dikilecek bir eşarpın kenar süsü, onlar vitrinleri süsleyen, onlar hayallerin içerisinden.
Ümitlerin gölgesinden, anahtar deliğinden süzülen ışığın bir yerlere düşmesi kadar ince.
Sabah güneşinin yavaş yavaş ısıtması kadar sımsıcak.
Boş dedikleri bir çok olgunun bir gün gelip hoş olabileceğini de ümit etmek.
Onunla yaşayıp onunla hayaller kurmak.
Kavuştuğunda mutluluklardan mutluluk tatmak, hoş olsa gerek.
Hoca Nasrettin’den de kesitlerle sayfamıza renk vermesek olmaz elbette.
Ya Tutarsa?
Hoca, günün birinde kepçeyi, tencereyi alıp Akşehir Gölü’nün kıyısına gider; başlar elindeki kepçeyle bir şeyler yapmaya.
Bu durumu görenler merakla izlemeye başlar. İçlerinden biri dayanamayıp sorar:
“Hocam, ne yapıyorsun?”
“Görmüyor musunuz? Göle yoğurt mayalıyorum.”
“İlahi Hocam, hiç göl maya tutar mı?”
“Arkadaşlar, dostlar, ben de biliyorum tutmayacağını; ancak, ya tutarsa!” deyiverir.
Üç gün önce yazdığım bir yazımın, bu gün yanlışlıkla sildiğimi farkettiğimde üzülmüştüm.
Ancak ümit seslenirken içimden, yeni bir sayfa daha açabilirsin dediğinde bu yazıyıda vücuda getirdi.
Kalemin dokunduğu her yerde en güzel ümitler, yeşererek kendilerini gösterirler.
Ümitlerimiz hep var olsun
Sağlıcakla kalın.
Güven Gürbüz
02 Temmuz 2022
Şebinkarahisar / Ankara