ELVEDA MANALAR, HAYAT BİZİ OYALAR..

ELVEDA MANALAR, HAYAT BİZİ OYALAR..

Yıllara sırtını dayamış emek. Çektiği zahmet, yağmayan rahmet. Bulutlara gömülmüş vefa, kendine gördüğü reva. Denizlerde yüzen sefa, her gün bir limanda, en güzel manzara. İyiliğin adı menfaat olunca, çıkar kapıyı çalınca, daha çok masallar yazılınca, birde sonunda uyanınca, akıl başa gelince, ne denmeli sizce..?

Elveda haberciler. Ne denmeli bu işe sizce? Birleştirici olmak, elele vermek, konsolide etmek, ses olmak, nefes aldırmak, duymak, duyurmak vs.vs. Hata değil elbet diyecek, aklı başında olan yetkince. Oysaki öyle değil görünen manzarada resim. Bir tarafı düşük çerçevenin. Anlamamaya ne hacet. Anlayana sereserpe, birde ört peçe. Kimileri dışlandı, kimileri haşlandı. Kimi yolcu, kimi hancı, hepsi oldu karıştırıcı. “Anlayana sivri sinek saz, anlamayana davul zurna az” dediği gibi atalarımızın. Nalınada vur, mıhınada, üzüm dalında, dal sepette. Sepeti taşıyacak kol, uzun ince bir yol. Dağ başında pınar, pınara kimler uğrar? Aklı başında olanlar anladılar. Elveda dediğim neden? Ne manalar?

Gündemlere dokunduk aklımız erdikçe. Yazacağız yine elbet yaşam yol verdikçe. Bizim elvedalarımıza sevinenler, bir gün kendilerine lazım olduğunda dövünecekler. Ne oldum dememeli, Ne olacağım. Aklının bir köşesinde yazsın adam olacağım. Vurdumduymaz kel ayvaz, ne kadar da olsa da umursamaz, çalan saz yine dalında, söyleyen dil adam olanın adamında. Kimler geldi, kimler geçti. Biri yandı, biri söndü. Masalların sonu hep mutlu bitti. Kimini uyuttu, kimini büyüttü. En büyüğümüz olduğunda en küçük, küçüklerde büyüğünü unuttu. Yılların sabrı, bittiği yerde saklı. Bekle. Yarınlar aslında hemen yanında. Başını çevirip baktığın ana kadar. Geçmeyenle, geçen, aslında içinde saklı bilmece. Ne zamanki çözülür sizce? Akıl elbetteki gelince başa.

Şebinkarahisar vedaları uzun gecelerin hikayesine benzer. Bazen ilkler sona kalmadan tükenirler. Dinleyenleri uyku bastığında, sis, bulut gibi izi kalır. Köşesinde bir mahsun resim, anlatır, anlar aslında bir kesim. Dili olanın dillendiği, gözü görenin bakabildiği, kulağı duyanın anlayabildiği hikayelerdir bunlar. Masal olanların sahipleri ise kenardan bakanlardır. Onların duymak istedikleri yine hep kendi bildikleridir. Onları ne sen, ne ben, bir tek kavrayan bizleri yaratan. Eğrisiyle, büğrüsüyle, her tel doğrulur, doğrulduğu yerde izi kalır. Ne pense, ne keser. Tahta da yeri, mıhın kaderi. O zaman belli olur yeri.

Bu gün yorgun yüreğim ellerime söz geçiremiyor. Parmaklarım kalemi unuttu, klavye ile arkadaş olduğundan bu yana. Sadece dokunmak yetsede üzerine, gözler yine, neleri özler. Özlemlerde artık bu kadar, buraya kadar der. Özün sözü, elvedalarda gizli. O elvedanın adı. Hoş bir seda. Şair Baki’nin dediği gibi “Baki kalan bu kubbede bir hoş sada imiş “

Gönülden gönüle yol çizen tüm dostlarıma, sevgi ve saygılarımla.

Güven Gürbüz

05 Haziran 2022

Şebinkarahisar / Ankara

Bir cevap yazın