OKUYUP OKUTMAK
“Her gün ve her yerde okumanın, okutmanın önemine vurgu yapmak, gelecek nesillerin aydın insanlardan oluşmasına, topluma artı değer katacak düzeylere çıkmasına elbetteki kim karşı çıkar.
Medeniyetin izlerini yaşatmak, geleceğe miras kalacak değerlerin korunmasından, yaşatılmasına, örf, adet, gelenek, görenek, anelelerimizden, öz türkçemizin yaşatılmasından, milli duyguların gönlümüzde yer etmesinden, günümüzde bilimin yolunda, gelişime, gelişimin ardından çağa ayak uydurmaya, medeniyetler yarışında en ön saftlara ulaşmaya kadar bir çooook aşamalar okumak ve okutmak ile kısacası ÖĞRENME ile ilgili toplumsal yol haritasının ana unsurlarından birinin altını kalın çizgilerle çizer.
Atalarımızın bir çoğunun zamanında okul ( mehtep ) olmadığından, ilkokula dahi gidemedikleri, okur yazar olmadıkları için toplum içinde kendi içlerinde bir noksanlık hissettiklerini, onun içinde çocuklarını okutmanın ne denli önemli olduğunu çok iyi bildikleri için her daim; ” Oku. Oku da adam ol, bizim gibi olma. Görüyorsun halimizi. iyi yerlerde çalış..paran pulun, evin, barkın olsun. Ele güne, dosta, düşmana muhtaç olmadan ekmeğini kazan..Cahil kalma..” sözleri kulaklarımızda hala..En zor şartlar altında çalışırken bir gün dahi öf demeyen, aza az, çoğa çok, demeden, birbirini gözeten, koruyan, kollayan, el uzatan, yardımlaşan, paylaşmasını bilen, horlamayan, tepeden bakmayan, yokluğa rağmen mutlu olmasını bilen atalarımızın anıları mazinin derinliklerine karışmış olsada, bir gün düşünürken, sorgularken, okumanın, okutmanın önemini işaret eden atalarımızı hayırla yad edelim.
Günümüze gelindiğinde;
Etrafımıza baktığımızda çağın bizleri nerelere taşıdığını, teknolojinin sağladığı imkanların geldiği boyutu, nesillerin akıl ve fikir performanslarının neleri ürettiğini, bakış açılarını, cep telefonlarının dahi elde bir okul görevini yapabildiğini görmek aklımıza ilerisi daha nereye gidecek sorularını da getirmez değil..
Okuma, okutma, öğrenme ile tahsil yönünden kişinin gelişimi ve edinimleri bir yana;
Asırlar boyunca elden ele dolaşan, kütüphanelere giren, tarihten miras eserler digital ortamda kayıt altına alınsada, yinede aklımıza kitaplar, gazeteler ve dergilerin kendine has kokusu ile elimizden düşürmeyeceğimiz manevi olgularla özdeş duygularımızın içerisinde, ayrı bir ölçütü ve değeri olan eserleri, yapıtları, dökümanları, küpürleri asla göz ardı edemeyiz.
Memleket deyince okumak; memleketten havadis almak, öğrenip bilmek, bir gazete almakla başlıyor..
Şebinkarahisar’da Şebinkarahisarlıların desteği ile ayakta duran, her zaman Yeni kelimesi ile başlayan, adını memleketin adıyla birleştiren, hiç eskimeyen, kendine has matbaa kokusunu tüttüre, tüttüre, elden ele, gönülden, gönüle, dilden, dile dolaşan, memleket arzuhalinin mübaşiri, ahvali durumun habercisi, vukuatların takipçisi, yazarı çizeri ile duygu dünyasının temsilcisi, vs.vs..YENİ ŞEBİNKARAHİSAR Gazetesi..
Memleketimizde okumanın önemini iyi bilenler gazetesinede sahip çıkmasını elbetteki bilirler. 64 yaşına değen Yeni Şebinkarahisar gazetemize daha nice uzuuuun ömürler diliyoruz. Memleketimizin sesi soluğu olmak, objektif bakış açısı ile memleket değerlerine sahip çıkmak, gelişime açık, çağa uygun, geniş perspektifte, misyon ve vizyona sahip bakış açısıyla hizmet anlayışına bağlı gazetemize iyi ki varsın demek gerek. Desteklerimizle ömrüne ömür katmak, ileriye taşımak, gıpta ile bakanlarada parmak ısırttırmak gerek. Ne kadar çok sahiplenirsek o kadar çok büyüyecektir. Büyüdükçe sesimiz daha yükseklere çıkacaktır.
Okumanın, okutmanın önemi derken memleket gazetemizle konuyu bağlarken, elbetteki 64 yaşına değdiğinide vurgulamasak olmazdı. Emeği geçenlerin hepsine sonsuz şükranlarımızı sunuyoruz.
Okumaya, okutmaya devam..
Sevgi ve saygılarımla,
GÜVEN GÜRBÜZ