“UMURLARINDA DEĞİL..”

“UMURLARINDA DEĞİL..”

“Toplumsal çıkarların yerini ferdi çıkarların aldığı bir toplum düzeninde hizmetten, faydadan, gelişimden, kalkınmadan söz etmek mümkünmüdür..?

Bulundukları mevkilerin kendilerine verdiği yetkileri kafasına estiği gibi kullanan, her türlü ayrımcılığı kendine mübah gören yöneticilerin profesyonelliğinden bahsedilir mi?

Zaman yönetimi, iş planlaması, kaynak kullanımı, aksiyon oluşturma, hedef tayini,yaratıcılık, yenilikçilik, objektif kriterler, analitik düşünce, paylaşımcılık, değerlendirme kapasitesi, bilgi, tecrübe, deneyim vs.vs bir çok kavramı içinde barındıran yönetimsel başarıların icracısı kaliteli, dürüst, hak, hukuk, adalet kavramlarının ne demek olduğunu bilen insanoğludur.

Bizler yönetimsel alanlardaki insan kaynaklarını yaratabilme, değerlendirebilme, bilgi ve becerisini elde edemediğimiz müddetçe başarılı olanlara gıpta etmekten öteye geçemeyiz.

Maddi çıkar ve menfaat peşinde koşan ve bunu sosyal medyada boy, boy, resimlerle teşhir eden, reklamcılık alanında başarılı, dostlar alışverişte görsün mantığı ile hareket edenleri görmekten artık gına geldi..

Rütun yapılması gerekenleri ( geç kalınmasına rağmen) üzerine vazife olan asli görevleri marifet gibi göstererek başarı gibi sergilenmesi ile kişi sadece üzerine zorunlu olan görevi icra ettiğini, onun ötesine geçemediğini gösterir . Bir ötesine geçmek demek ise yaratacılık alanına geçmektir.

Yaratacılık alanı kişinin profesyonelliğe ulaşma sahasında yarattığı kendi iç kaynaklarıdır. Bu kaynakların oluşumu kişinin kendine biçtiği, yaşamda azimle çalışarak elde ettiği başarı ölçütleridir. Kişi yaratığı bu potansiyeli toplum yararına kullandığı, yaratıcılığı ile her alanda başarılı olduğu müddetçe diğer bir çok alanlarda da yansımalarını görecektir. Yaratıcılığı sergilerken şefkat, merhamet, sevgi gibi özümüzde var olan duygu ve düşüncelerimizi asla bir kenara atmamak süreceliğe katkı sağlayacaktır. Yoksa doğduğu yerde ölür.

Bir çok insanın kafasındaki bir çok sorunun ana kaynağı “….Umurlarında mı..? ” ana sorusundadır..

Maalesef bir çok insan kafasında yanıtı verirken “HAYIR..” dediğini düşünüyorum.

NEDEN..?

Sosyal hayatın bir çok alanında görsel sonuçlara baktığımızda mutsuzluğun hakim olduğunu,

Mutlu olanların ise aslında mutlu olamadıkları. Onların mutsuzlulukları ise bitmek tükenmek bilmeyen hırsları olduğunu unutmamak lazım.

Yaşam döngüsü içerisindeki insanoğlu, hep bir adım öne geçme, maddi hırslarının altında ezilerek toplumsal kavramları bir kenara atması,

bir yanda ise hayatı idame ettirebilme koşulları altında zorlanananlar.

Oysaki toplum menfaatine gelişecek her bir adım yaşamın içinde de taşların yerli yerine oturmasına katkı sağlayacaktır.

İnsanoğlu bencilliğin ve egoizmin hakimiyeti altında olduğu müddetçe toplumsal yargılar ve sonuçlar;

Gücü elinde bulunduran; hakimiyet sahibini, değerlendirenler açısından;

gücün her zaman kapanın elinde kaldığı algısını yaratacaktır.

Algının ötesinde görsel boyutta yaşanılanlar ise tepkimeleri beraberinde getirecektir.

Şebinkarahisar boyutunda bakıldığında ise;

hala gelişmeye çalışan, bir ucu büyükşehirlere ulaşmış halkın; “Taşıma su ile değirmen dönmez.” sözünü çağrıştırmakta. Yaratıcılık boyutunda baktığımızda ise maalesef üretken olamadığımızı gösteriyor.

Yeni bir alana, yeni bir ŞEHİR MERKEZİ ..

Çağın gerektirdiği imkanlara sahip, halkın müreffeh düzeyine katkı sağlayan, geleceğe taşıyacak.

Hayallerde kalmayabilir istenirse…

Sağlıcakla kalın..

Güven Gürbüz

14 Ağustos 2020

Şebinkarahisar / Ankara”

Bir cevap yazın