Sahip çıkmaz oldu insanoğlu yarattığı eserine…
Yoksulluk vurdu yüzüne..
Yağdı rüzgar ile çise çise,
İçine aktı ırmak gibi,
Büküldü boynu görmedi kimse,
Yoksulluk dediğin odunsuz bir soba,
İçinde yanan tezek olsa,
Gazel olsa, ne olur..
Bir de tütse
Darlık giydirdi üstüne,
Yakıştırdı güneş ile yaka, yaka,
Issız sahillerde tek başına kaldı,
Sahile vurdu taka..
Darlık dediğin,
Varlığın uğramadığı dar sokak..
Bu sokakta yaşayanlar için
Gelmez bir araya iki yaka..
Çocuklar büyüdü, oldu mektepli,
Okumakta pek zahmetli…
Son kuruşunuda dersaneye yatırmış idi rahmetli..
Çocuklarıda okumuş adam olmuş dediler
Pek de hikmetli..
Anasını gören olmamış bir daha..
Düşkünler yurduna düştü, düşeli..
Yokluk yine aynı sokakta,
Sokak yine aynı mahallede,
Mahallede insanlar yine hep yokluk ile yaşarlar..
Yokluğun çaresi yine insanlar..
İnsan olmak yetmiyor,
Adam olmak söz ile olmuyor..
Söz insanoğluna kar etmiyor..
Kar’ı bulan ise ye babam ye..
Yinede doymuyor..
Doymayan göz etrafını hepten görmüyor..
Varlık ile yokluk yıllardır bir arada yaşarlar..
Birbirlerinin mahallesine hiç uğramazlar..
Mahallelerde tek katlı evler, çok katlı oldular..
Oldularda ne oldular..
Önceden kapılar açılınca,
İnsanlar birbirine bakışır selamlaşırlardı..
Şimdilerde insanlar yerine,
Kapılar selamlaşır oldular..
Yazı yazan çok oldu yokluk üzerine,
Sahip çıkmaz oldu insanoğlu yarattığı eserine,
Yok oldu birer, birer, o hikmetli diller..
Unutmayın ki!..
Yokluğa çare bulup çözemeyenler..
Çoktan yazdı sizin okumadıklarınızı,
Okumayı, yazmayı bilmeyenler..
Bahar rüzgarında esip serinletenler,
Acı poyrazda bir gün, donup tüketirler…,
02.07.2006 – Ankara – Çankaya – Güven Gürbüz