Çakmağının ayarını kaçırmış nerden bilsin,
Sigarasını yakayım derken, kaşlarını yaktı.
Havada yağacakla, yağmayacak arası..
Komşu sokaktan dönüyor, ıyi akşamlar dedi..
Oysaki saat daha gündüz 13.00 idi
Hayat bu; hikayesini anlatıyor her biri bir köşede,
Biriside .benim hikayemi yaz. Diyor.
Hikaye mi?
Yazılmaz ki Yaz demekle, bilinmez ve anlanmaz ki demekle..
Yaşayanlar yaşadıkları hikayelerle başbaşa kalır,
Onu anlamak , onu bilmek, onu yazmak için yaşamak,
Yaşadıklarını anlamak için Uzun menzilli duygular lazım.
Örneğin; şimşek çaksa havada çatılar titrer,
Çatının altındakiler dinler..
Yine gözünden iki damla yaı aksa,
Yürek parçalanır, zihin çalkalanır ama yüz yine güler..
Bilmezki karşıdan bakanlar..
O’yürek nice beklentilerine hasret karadenizin dalgalar? gibidir,
Çalkalanır, çalkalanır..
Anlamazki karşındakiler,
Kısa menzilli duyguları ancak kendisine yeter..
Vurmak lazım en içten en derinden tam hedefinden kalpdeki duyguları,
Bir güzel söz, bir içli şarkı, bir derin dokunuş, bir ılık öpüş..,
Kısa mesafade uzun menzilli duygular,
Hem de en derinden iz bırakırlar.
Nerden bilsin, bizim çok bilmiş, az görmüş, kafadan berduş..
Aklınca çok okumuş, okuduğu bir yana, kafası çok dolmuş,
Ayakta bile yolcu alıyormuş,
Kapısı açılmak bir yana, kafalar pencereden dışarı sarkmış..
Bir yolcu içerisinde feryat edermiş,
aç kapıyı ineceğim durakta..dermiş,
Bizim çok bilmiş içindeki duyguları öyle bir hapsetmiş, öyle bir zehretmiş..
Değme gitsin..
Çok bilmekte iyi değilmiş,
Üstelik bir de bu duyguları taşımak,
Birde dışarı sarkıtmadan, yolda giderkende sağa sola dökmeden.
Bizim çok bilmiş,
Hergün kendi dar koltuklarında seyahat eden duyguları ile,
Birde bir bakmışsınız ki..
şarampolden aşağı yuvarlanıvermiş.
Duygular fırlamış her biri bir yana.
Uzun menzilli duygular oluvermiı bir an, vurmuş kalbinden bir çoklarını..
Ancak onunda vurup, vuramayacağı en uzun menzilli duyguları,
Onunla beraber toprak olmuş..
25.04.2006 – Ankara – Çankaya