Söğüd ağacının gölgesine oturdu. Sigarasını yaktı, derin bir iç çekti, sonra tüttürdü etrafa.
Terlemişti, kavurucu sıcağın altında. Uzun bir yol katedmişti. Fazla kalmamıştı köyüne ulaşmaya.
Oğlu gelecekti gurbetten görmeye, izin alamamıştı patronlarından gelememişti. Canı sıkılmıştı iyiden iyiye. Nasıl sıkılmazdı ki ?Yıllardır görmemişti yüzünü. Üstelik torunlarıda büyümüştü. Ne vardı sanki patronlar? bir yaz mevsiminde olsun izin verselerdide gelebilseydi.
Telefonda seside titrekti zaten oğlunun. Maddi durumuda iyi değildi.
Belki borç, harç para bulup gelecekti yanına.keşke dedi..ah keşke dedi yine..
Yutkundu,. boğazına birşeyler düğümlendi. Islanmıştı mendili, kasketini çıkardı sildi, sildi..sildii..
Ne diyecekti eve vardığında Ah hanım ah..dedi kendi kendine.
Gelemedi yavrucuğun bak, bu yaz bahar aylarında..Birde neler hazırlamıitın, börekler, çörekler, birde en sevdiği yemekler..Kaldımı ki bu dünyada kulun kula hürmeti..Anlayacak gönül sahibi..Nerden bilsinler hanım..Onlar hep zengindiler..Senin canların uzaklarda.. onlarınki yanlarında..Sarılırlar gece gündüz birde aşık oldukları paralarına, alır götürür kalplerindeki nurları.. Bilirmisin ki ay hanım türkülerde onu söyler..”Ben ağayım ben paşayım diyenler, kapıları kilitlemişler, gel helede gülüm gel hele…”
Lastik ayakkabılarını giydi ayağına, serinlemişti ayağının tabanı.
Heybesini omuzuna att?. Kasketinin tereğini başının arkasına gelecek şekilde taktı.
Köyceğizi görünüyordu artık. “Hemen şu yamacı aştımmı geriye ne kalır” dedi.
Tarlasının kenarına varmıştı. Bir su gözesinden sular yavaş yavaş yeryüzüne doğru çıkmaya uğraşıyordu.
Heybesini bıraktı yere. Eşleledi elleriyle gözeyi açtı. ılık, ılık, akan su, gözeyi geniışlettikçe çoğalıyor, Gittikçe soğuk soğuk akmaya başlıyordu.
“Hey gidi Allahım..” dedi.
“Tarlamın bir kenarında bir su gözesi çıkmış.. ” Sevincinden ne yapacağını şaşırdı. Su gözesinin etrafını taşlarla çevirdi. Bir süre sonra elleriyle açtığı çukur sularla dolmuştu. Bulanıklığı gitmiş. Bemberrak olmuştu.
Eğildi gözeden içti kana kana buz gibi suları..
Epeyce zaman geçmişti. Eve vardığında.
Kapının önünde hanımı eşiğin kenarına oturmuş bekliyordu.
Yanında oğlunu göremeyince şaşırmış kalmıştı. Gözleri karardı birden. Yere yıkıldı.
Hanımının koşarak ona doğru koştuğunu gördü. Ancak dizlerinin dermanı kesilmiş. Yığıla kalmıştı yere.
Hanımı hemen komşulara seslendi. Bir traktör geldi. Römorkuna uzattılar boylu boyunca.
Hastaneye vardıklarında ölmüş olduğu anlaşıldı.
Doktorlar akrep sokması sonucu oluşan bir zehirlenme vakası olduğunu söylediler.
Babasının ölüm haberini alan oğlu, artık patronlarından izin alabilmişti.
Babasının cenazesine gelebilmişti.
Gözyaşları içinde toprağa verildi.
Gelgelelim insanoğlu hiçbir şeyden ders almıyordu. Okuyanlara ibret olsun.
Kendini o insanların yerine koyması gerekenler, koysun artık.
insanların gariblikleri üzerine, keyfi kurallarla, para pul uğruna telef koymasınlar.
Paylaşsınlar sadece parayı, pulu değil, birde insanlıklarını. Hiçbir zaman unutmasınlar.
Bir gün herkesin giyeceği aynı elbise, ister beğensinler, ister beğenmesinler.
Kaput bezinden rengi bile allı morlu değil..
05.kasım.2004 Ankara – Çankaya
Güven Gürbüz