BEKLEME BOŞUNA.ŞÜKÜR YARADANA.

BEKLEME BOŞUNA.ŞÜKÜR YARADANA.

Karışır iş işe. İş gelirse başa. Bakmadan yaza, kışa. Çalışana çalışmak düşe.
Kazanmak baş köşe. Ne ile dolar boş şişe. Çeşme başına koşa. Doldur yarın yarar işe.
İsterler gelelim başbaşa. Kavga etmeyelim sonra saç başa. Bölüşmek düşmez ortak olmayan işe.
Bakmaz kimse kara göze, kara kaşa. Çalışkan olanı geçirirler başa. Kim buna şaşa?
Boş söz ile kim neyi deşe? Bir yere gelinmez eşe, eşe. Yaramaz boş konuşan işe.

Ömrümüz geçti diyenler el kapısında. Neler gördük neler yapısında. Hep vardık üzüntüsünde, tasasında.
Bekledik hep çeşme başında. Su yoktu bazen içmeye tasında. Meğersem yer almışız kapının en arkasında.
Duvardan duvar ören ustasında. Nice terler aktı alnının ortasında. Duvar bitti, kalmadı hatırlayanda.
Şükret dediler şükreyledik. Sabır, sebat ile gün eyledik. Çok sözler nakleyledik. Kimden ne gördük?
Bir köşede kimimiz boyun büktük. Düşüncelerimizi yürekte tükettik. Hatırladıkça kalbimizi titrettik.

Bekler boş köşenin elçisi. Bitmez hiç bir zaman sancısı. Kim kimin ola demez yalansısı.
Kolay gelir kimine havadan kazanması. İyi sırt sıvazlar bazı zenginin hası. Kim dolduracak boş tası.
Dalkavuktan kumaş astarın en alası. Her elbiseye uyar bakmayın yakası. Kim oluyor iyi bilmeli terzisi.
Hayat öğretir düzü, tersi. Minareden zannetmeyin her yükselen sesi. Gerekir çıkartana bakması.
Anlattık üstüne basa, basa. Rüzgar gibi ese, ese. Olmaz yoldan gelene sormasa. Hoca Nasrettin ne dese?

Elbette Şükredeceğim

Günün birinde Hoca’nın bir çocuğu olur. Bu sırada Hoca da bir yolculuktan dönmektedir.
Komşularından birisi Hoca’yı karşılar; “Hoca Efendi, oğlun oldu; müjdemi ver.” der.
Haberi alan Hoca; “Çok şükür ya Rabbi.” diye karşılık verir.
Bunun üzerine komşusu; “Hocam, şükredeceğine müjdemi versen.” deyince o, da;
“Yahu komşu, doğduysa benim çocuğum doğdu, sana ne, elbette şükredeceğim.” der.

Şükür ile gelinir nerelere. Kavuşturur mevlam müjdelere. Kulak asmayız boş sözlere.
Hayat gebedir uğraşlara. Alışık olmak lazım koşmalara. Kimler kimler katılırken yarışlara.
Kimi kapılır hile hurdalara. Kimi çabuk kanar yalanlara. Aldırma oradan alıp buraya satanlara.
Meydan açılır cambazlara. Çok iş düşer külyutmazlara. Uğra derler bana ara,sıra. Düşersen dara.
İyi bil anla halleri. Çok olur hileleri oyunları. Mevladan dile hayırları. Defetsin şerleri.

Güven Gürbüz

19 Nisan 2024

Şebinkarahisar / Ankara

SENİ TUTAN. İLK BAŞTAN.

SENİ TUTAN. İLK BAŞTAN.

Gidişlerimiz vardır ardına bakmadan gidişten öte.
Dönüşü zordur, sayarsın günleri, ne zaman bite.
Sevgiler hapsedilmiş, yol alır uça, uça, kırık kalpte.
Koşsan ne çare, yetişemezsin, yol uzak, dere, tepe.
Gel sende bir iste. Dilek tutsam gül gibi deste, deste.
Yakışmaz sana gül değil ki dalında gibi dursa sepette.
Biz yaşadık hayat, sen baktın bize, aheste, aheste.
Söylediğimiz türküye bile bulunamadı bir beste.
Dağlar, taşlar, sıra, sıra, oldular, her biri bir ekiste.
Bir gariplik var derde, güler, geçer, bizlere bu seste.

Şaşırır insanoğlu, bulamaz da arar nerede istikamet?
Yanar içi köz, köz, olur, kopsada içerisinde kıyamet.
Rüzgara kapılmış, almış başını yürümüş gider iyi niyet.
Kim anlasın? der gibidir çekilen külfet. Gelde sende sabret.
Gören yaşar, görmeyen şaşar. Dolar küp misali almaz taşar.
Yüreğinde üst üste, biriktikçe birikmiş dert ile keder.
Her nere baksa karışmış yollar. Memlekete doğru melül, melül, bakar.
Meraklısı çoktur sordukça sorar.Anlatır halini duyanlar şaşar?
Soran çok olur bilir bilmeze. Hepsi olmuyor ki arada bir hiza.
Versin istedik Hoca Nasrettin buna da bir rıza.

Elbiselerin Hangi Tarafta ise Oraya Dön

Lüzumsuz adamın birisi Hoca’yı sıkıştırmak için bir soru sorar:
“Hocam, gölde abdest alırken hangi yöne dönmeliyim?”
Bu soru üzerine Hoca gülümser ve;
“Elbiselerin hangi tarafta ise oraya dön!” deyiverir.

Çözülmez bulmacalar. Birbirini kovalar gece, gündüz, düşünceler.
Oturur oturduğu yerden neler sorar? Yola bakar, yol değil der.
Göle düşer, balçık tutar, çeker. Deniz bu, coşar, dalgalar boğar.
Güçlüler aranırlar neredeler? Kim görse onu, hemen ondan yana koşar.
Güçsüzlere dönüpte kimler bakar? Derde düşmeden önce gelirmiş keder.
Geceden, gündüzden, gelir, gider, sayar. Garibe yükü kim çeker?
Eğrilir, bükülür. Çare der aranır. Nereyi bulsa oraya dönülür.
Boşa yorma kendini bir dur. Dön, dolaş, yine aynı yerde buluşulur.

Kandık yalan dünya aldandıkta senin her güzel sözüne.
Kimlerin düşürmedin ki yaşları gözlerine. Güvenilirmi hiç sana?
Şaşırdı insanoğlu.Allahın bir garip kulu. Ne çıkar, olsada kızı, oğlu.
Belli olmuyor yağınca gökten dolu. Zora düşenin görülmez olur ahvali.
Her canlının var elbette bir dili. Bağlanır hiç yoktan bazen eli, kolu.
Tarif eden çok olur her yolu. Velakin nereye çıkar düşünülmez sonu.
Bilmeli her kim ki neyi ararsa. Bazen geri dönüşü olmaz herşeye kanarsa.
Ömür inan çok kısa. Gelir geçer kime sorsa. Duymaz tek çıkan sesi kimse.
Yol, yol olmadan yürünmüyor bilmeli. Yolu yol yapan kendinden belli.

02 Nisan 2024

Güven Gürbüz

Şebinkarahisar / Ankara

Neresinden tutulsun,torba değil ki büzülsün

NERESİNDEN TUTULSUN. TORBA DEĞİL Kİ BÜZÜLSÜN.

Her kafadan bir ses. Biri düz, biri ters. Bildiğin camdan kafes.
İçi görünür, dışı bilinir. Her önüne gelene seslenir. Dillendikçe de dillenir.
Bülbül halt etmiş yanında. Akşamında, sabahında. Bilmem hangi yol kenarında.
Atar. Tutar. Yakalar biçer. Resim yapar duvara asar. Türkü söyler söz atar.
Dinleme dersin el sözünü. Görmez eder gören gözünü. En iyisimi? Yap doğru bildiğini.

Kimdir merak etme boşuna. Adını duysan belki gitmez hoşuna. Sahip çık uçan kuşuna.
Kimini sanma dalda durur. Kanat gerer her gün yolunu bulur. Bakan kimse kendini unutur.
Aldırma git dersin işine. Dikkat et elektrik vardır fişine. Bilmez gibi yapar döner köşesine.
Çıktığın yol, yol olur. Uzar gider bir gün son bulur. Vardır nice insanlar. Boşunamı çene yorar.
Aldırma her söylenene. Kim sahip çıkmaz bil diline. Hoca Nasrettin olsa oturtur yerine.

Elin Ağzı Torba Değilsin ki Büzesin

Günün birinde Nasreddin Hoca ile oğlunun komşu köylerden birine işleri düşer.
Birlikte yola çıkarlar. Yolculuk sırasında Hoca, küçük olduğu için önce oğlunu eşeğe bindirir.

Biraz sonra karşılarına çıkan bir adam, eşek ve üstündeki çocuğu iyice bir süzdükten sonra;
“Hey gidi zamane gençleri hey! Hiç utanmadan kendileri eşeğe binerler, yaşlı, bilgin
babalarını yürütürler!” diye söylenir. Adam, yanlarından geçip giderken oğul da utancından kıpkırmızı olur,
eşekten iner ve babasını bindirir.

Biraz sonra karşılaştıkları adamlar da başlarlar söylenmeye:
“Aman, şuna da bak! Senin yaşın geçmiş, kemiğin kartlaşmış; hem işte geldin, işte gidiyorsun.
Şu taze fidanı eşeğe bindir de yorma zavallıyı!” Bu söz üzerine Hoca Efendi oğlunu da eşeğe bindirir
ve baba oğul eşeğin üstünde yollarına devam ederler.

Bir süre bu şekilde yol aldıktan sonra birkaç kişi daha karşılarına gelir. Bunlar da başlarlar
konuşmaya: “Amma acımasız adamlar var şu dünyada!” “Bu zavallı eşek ikinizi nasıl taşısın?”
Bu söz üzerine Hoca Efendi ve oğlu eşekten inerler.

Eşeği önlerine katarak kırıta kırıta giderlerken karşılaştıkları adamlar da bu duruma karışmadan duramazlar:
“Allah Allah, bu ne budalalık yahu!” “Bak yahu, eşek önlerinde bomboş, hoplaya zıplaya keyifle gidiyor.”

Bütün bunları duyan Hoca, adamlar uzaklaştıktan sonra oğluna der ki: “Bak oğul, adamları gördün işte…
Hiçbirini memnun edemedik… Ne yapalım elin ağzı torba değil ki büzesin.”

Gücün yetmez kime desen. Aklasan, paklasan, yıkasan. Söz geçmez. Durmasan, yazsan, söylesen.
Bıktırırlar insanı ah bilsen. Çok doğru demiş hoca Nasrettin. Elin Ağzı Torba Değil ki büzesin.
İlim irfan bilmeli er kişi. Tutturmak kolay değil her dikişi. Nerden bilelim nerden gelir kumaşı.
Düşünmeli her kim ki bilir işi. Ona göre düzeltmeli yolda gidişi.Her meyva tatlı olmaz, kimi ekşi.
Bir başına yaşanmaz dünya hali. Yaradan vermiş bize konuşmak için dili. Sokmayın araya ikilikli.

Uzun lafın kısası söz ile. Okuyunca fıkrayı geldik dile. Yanan ateşi kim görür dönünce küle.
Çeken bilir yolların halini. Yollarında dili olsa söylese seni, beni. En iyisi korumalı efendiliğini.
Karışma her söze bir dinle. Kimbilir nihayet bulacak seninle. Ne görürsen elinle, dilinle.
Yaz dediler yazdık halleri. Her nere baktıysak gördük çeşitleri. Allıları, güllüleri. Bırak bu işleri.
Dünya halleri bitmez dert, keder. Kafasına takmayan güler geçer. Akıllı olana kim, ne söyler?

21 Mart 2024

Güven Gürbüz

Şebinkarahisar / Ankara

Hacetten doğar icat, Beklemeye ne hacet.

Hacetten doğar icat, Beklemeye ne hacet.

Beğenmez beğeneceğini beğenmez. Yolum uzun der yol üstünde eğleşmez. Hangi derede kum olmaz?
Verir kendini akan suya. Bakmaz kendindeki kötü huya. Gerindikçe gerinir birde doyasıya.
Var olana var denir. Ne konursa ortadan yenir. Ortada yoksa ortaya ne konur? Döner, durur, bakılır.
‘Niyetimiz şakadan kırılmayın’ derler. Ortadan büker yırtarlar. Düşünür, taşınır, neresinden bakarlar?
Yeniliktedir derler marifet. Her neresinden tutsan bir külfet. En iyisimi sen hayalet.

Bizim halimiz kıldan ince. Keser, bıçak kullanmayalım kesmeye gelince. Her duruma var nükte, ince, ince..
Bir gün geçmez acıkınca. Ne var, ne yok diye bakınca. Ne demişler aklınca, ‘Yemek bulunca ye, kaç sopa bulunca.”
Her icadın da var bir cevabın. Aranır bir tarafından hayrın, sevabın. Sorana sormalı ‘Nedir acaba niyetin?’
Şükrederiz bulduğumuza şükür bizden. Nasipse gelir derler Hint’den Yemen’den. Bir bilene sormalı her işten.
Hoca Nasrettin nerelerde? Yazdıklarımızın içerisinde. Ne varımış halinde? Belli olur cevap verdiğinde.

Ekmek Arası Kar

Günün birinde Hoca komşularını yemeğe davet eder. Misafirler sofraya oturduklarında görürlerki
yemekler ziyafet yemeği filan olmayıp, günlük yemekler… İçlerinden biri Hoca’ya takılır:
“Yahu Hoca, sen koskoca Nasreddin Hoca’sın, bugüne kadar hiç yeni yemek icat etmedin mi?”
Hoca şaşkınlığını gizleyerek biraz düşünür gibi yapar ve adama dönerek;
“Haklısınız, vaktiyle bir yemek icat etmek istedim, ancak pek tadı tuzu olmadı, tuhaf
bir şey oldu.”der. Misafirler merakla sorarlar: “Hocam, Hocam yeni keşfettiğin yemek neydi?”
Hoca şöyle bir düşündükten sonra; “Ekmeğin arasına kar koyup yemek.” der.

Hey gidi günler hey denir. Ömür gelir geçer sayfalar tükenir. Neler. neler yazılır anlatılır?
Zaman,zaman değil anlattığından. Kim anlayacak diye yoktur soran. İçimizdeki resim kan revan.
Gelir, geçer, her bir dönem. Kim, kime versin diye bekler önem? Ben sorsam der, bulunur cevaplayan.
Kısayı çeker sündürür uzun derler. Uzunu keser, parça yapar kısa derler. Herşeye bir kılıf uydururlar.
Ne yapsa yeridir. Aklı başı yerindedir. Bahane etme ne işinde, ne aşındadır. Kalem kaşlı başındadır.

Her yazılanda varsa bir hikmet. Herşeyin sonuna vardır sabretmek. Yok olmasın içimizdeki hoş niyet.
Ömrümüze ömür katalım gülelim. Her yarayı fazla kaşımadan gidelim. Kanatmayalım, acıtmayalım.
Biz biliriz hepimizin halini. Fakiri de görelim, gördüğümüz kadar zengini. Dinleyelim derdini, kederini.
Gelir geçer ömür saz ile söz ile. Kimi gün ağlaya, kimi gün güle. Sormayın halini gülü, bülbüle?
Konuştukça gelir dertliler dile. Yazılar yazı olsun halden hale. Ortaya konsun her daim nevale.

15 Mart 2024

Güven Gürbüz

Şebinkarahisar / Ankara