SON HİKAYESİNDE
Yaşatmasını bilmeyen, yok etmesini biliyor. Üretmesini bilmeyen tüketmesini biliyor. Duyan kulak duyacağını, gören göz görmek istediğini, isteyen istediği kokuyu hissederken, tatmak istediği tadı tadarken, duyu organlarının, beyninin o an ki, iradesine kaptırmış. Düşünceyi bir kenara atmış, geleceği hiçe katmış, geçmişe sünger çekmiş, kimler, kimler, kimler. Her birinden birer eser.
Kimi unutulmuş, kimi terk edilmiş, kimi yitik, kimi buruk, kimi yanık, kimi sönük, kimi tükenik. Sorma hallerini, kimin hallerini? Senin, benim, onun, bunun, şunun. Düşün, düşün, yoktur sonun. Yakmaya varsa kömürün, odunun, kışın sonu gelir. Yaz gelmeden baharda biterse, baharı görmeden kış gelirse, halin nicedir diye soran olmazsa. Dönüp baktığında ardına, sonda kalanlar. Bir hikayenin mahsun satırlarında, son hikayesini yazar.
Her başın bir sonu, her bir sonun bir başı varken, duygunun doğduğu yerin başı, sonu, her atışında tik, tok, sesi. Bazen yavaş, yavaş, bazen hızlı, hızlı çarparken. Bazen yorgun, bazen fazla dinlenmiş hali ile her zaman, hey aynı gülümsemez. Hissetmek için hisleri duygu ile yoğurmak, hamuruna sevgi, özüne saygı katmak gerek. Yaşadığı hayatın hep boş olduğunu, düşüne, düşüne, boşluğa düşeni. Gördüğünün, göreceğinin bu kadar olduğuna kanaat getirip, elini, eteğini çekeni. Şansızlığını, kadersizliği, talihsizliğini bitmeyen yol hikayesine dönüştüren. Ne yazmasını beklemek gerekse o beklenir. Son hikayesini de böyle yazar.
Memleketin ilk hikayesinden, son hikayesine kadar neler yazılması gerekecekse onlar yazılacaklar. Hikayesini yazanlar nerede kalmışsa oradan yazacaklar. Aşılmamış yolun, katedilmemiş mesafenin, delinmemiş karanlığın, ne başı, ne sonu, ne aşılmışı, ne de gündüzü belli olur. Aklın geldiği en son noktada, fikir kendi orkestrasını konuşturacak. Kimbilir ne eserler de çıkacak, ya duyan duyacak, ya duymayan unutacak. Değerinin anlaşıldığı yerde kimbilir son hikayesini de yazmış olacak. Yazanlarda işte böyle deyip, boynun bükecek.
Uzun lafın kısası. Hikayenin her safhası, acısı, tatlısı, sevdası, sevdalısı, hepsi bir memleket sızısı. Atalarından kalan mahsun bir eser. Kimi mum gibi erirken, kimi boy atıp dal verecek. Memleketin fidanları, dağı, taşı toprağı, akan suları, gölleri, dereleri, bağları, bostanları, hep bir ağızdan aynı türküyü söyleyecek. Çünkü hikayemiz bu, yazanlarımız sizler, görenlerimiz atalarımız, vaadler, nasihatler, vasiyetler, yazılan kitabın sayfalarında saklı kalacaklar. Kimbilir bu hikayelerin daha güzelini, daha canlısını, heyecanlısını, vaadleri bol, nasihatleri daha çok, yazanları da çıkacak. Bu bizim aşk hikayemiz. Yenilendikçe en güzelimiz, sahnede en çok gezenimiz, bu podyumlar, şu sahnemiz, herkesedir davetimiz diyecek.
Son hikayemiz aslında hep ilk hikayemiz olacak. Bazen gözlerimiz dolacak. Bazen fikirlerimiz coşacak. Memleket yollarında, bitmeyecek hep son dediğimiz, bizim, bizlerin, sizin, sizlerin hikayesi.
Sevgi ve selamla,
Güven Gürbüz
15 Mayıs 2022
Şebinkarahisar / Ankara