Bir hikaye idi,sayfası kalmadı.
“Bir ömrü tüketip baktığınızda geriye; Sisin bulutun içerisinde sıkışıp kalmış gibidir en son fotografımız. Dökülen gazelleri seyre dalıp, ağacın son halinden kalan kuru dallarından güneşe son bakışımız. Sırtına giydiği urbanın rüzgara karşı dik duran elbisesinin kabuklarının, yavaş.., yavaş.., inceldiğini görmektir. Seyrettiğimiz filmin son sahnesi gibidir. Bir ara verelim demeye gelmeden. Her düşen yağmur taneciğinin yavaş yavaş süzülerek toprağa inmesi, daha köküne ulaşamadan ağacın, buharlaşıp uçup gitmesidir.
Yazdığın en son şiirin son mısrasında takılıp kalmasıdır, dur daha bitmedi demeye fırsat kalmadan, biteceğini anlamaktır. Noktanın da sırasını almaya hazır beklediğini görmektir. En çok sevdiklerinizin bal yaptığı o’ oymak, oymak dallarınınızın sırtında kovanların kalmadığı, arıların ise başka trafikte seyrettiğidir, gelen, geçene konup, havalanan, duruma göre ses çıkardığını duyup, bazende duymazcılıktan geldiğinizdir acı sesinin yankılanmasını.
Bir dağın yamacından dikliklere bakarken, nefesinin koyduğu sınırlara bakarak, en kolayı aşşağılarda gezdirmektir kendinizi. Üzerinize sıçrayacak göleklenmiş su birikintisine basacakta birisininin, üzerinize sıçrayacak çamur zerreciklerine bakarak, sıçrayıpta kenara çekilememektir. Aradığınız gözlerin mehtapta hayaller kurduğunu gördükçe genceciğin, rüzgarın nereden eseceğine aldırış bile etmediğini görmektir orada kendinizi. Sonra susmaktır, sessizce bir ağacın gölgesinde serinleyerek, bir yudum su uzatan hayırsevere ” Allah razı olsun ” demektir. Söylediğinizi kendiniz bile zor duyarak. Mutlu olabilmektir bazen sevdiklerinizin de hatırladığını hissetmek. Anılara yaslayıp bağrınızı, onun mahzun hikayesini dinleyip, gözlerinizin yavaş, yavaş kapandığını uyuyakaldığınızı bile fark etmeden, kimbilir belki de son uykunuz olduğunu dahi bilemeden.
Yaşlılık üzerine kısa bir gezinti yapsakta, yine yetmedi anlatmaya. Kelimeler yine kısa oldu. Ne kadar çekip uzatsanda fazla uzatmaya gelmiyor. Sonra kopuyor bir tarafından lastik misali. Sinirlerimizde zayıflamışsa, sazın telleri gibi eski sesini çıkartmasa da, boğuk sesin uğultusuna dayanamayıp kopmaktansa, yine yenilere, hep yenilere, daima yetinelere, anlatmakla bitmeyecek hikayelere, bol şanslar dileyerek veda edelim yazımıza..
Yine eskiden şiirlerimden son rütuşları yapalım derim.
YAŞLANDIK MI NE…?
Yıllara verdi kendini esti rüzgar.
Dağ,taş,ova,dere,tepe,ırmak, nehir.
Sildi, süpürdü, mazi oldu anılar.
“Aldımya seni senden” derde kim anlar?
Gelmez geriye,bekleme hiç boşuna.
Son kez el salla uçan gurbet kuşuna.
Her insanın gurbeti kendi içine.
“Ya döner,ya dönmez dost” Der de kime ne?
Yetimliğini vurma sakın yüzüne.
Kalmaz bu devran elbet döner tersine.
Sende anlarsın kalınca tek başına.
Erir giderde,karışır gözyaşına.
Çileden çile,candan can olur tende.
Gönülde yaşarda,terk eder bir günde.
Anlar elbet yaş kemale erdiğinde.
“Nerede?” derde,bulamaz en derinde.
Bir hikaye idi,sayfası kalmadı.
Yazarı kim idi? Kimse bilemedi.
Dediler “İnsanoğlu,O’bir hiç idi.”
“Şurada yatar bak,karatoprak oldu.”
Güven der, sözlerden söz ola biline.
Sözlerden kitaplar olupta okuna.
Kalpten kalbe giden yollarda görüne.
Irmaklar misali coştukca coşana.
08 Şubat 2017
Güven Gürbüz
Şebinkarahisar – Ankara
En güzel günler sizlerin olsun. Yaşlanmayı hücrelere bırakıp, ruhunuzu hep genç tutmaya çalışın. En güzel gençlik ruhumuzda canlandıkça, yazılacak güzel şeyler hep sırasında acele edecek bizi de yazsın diye. Kelimelerle dost, şiirlerle ahbap, türkülerle arkadaş, bu hayat yolunda tüm sevenlerime mutlulukla..
Güven GÜRBÜZ
08 Ağustos 2021
Şebinkarahisar / Ankara “